10 Kasım 2008

ATAM'A MEKTUP

Seni özlüyorum Atam. Sesini hiç duymadım, yüzünü hiç görmedim ama seni düşünerek büyüdüm, senin düşüncelerinle büyüdüm. Ülkeme her baktığımda, taşında toprağında senin izin var. Her sabah ülkemde doğan güneş senin fikirlerinle daha aydınlık, senin sevginle daha sıcak! Her gün soluduğum hava da özgürlük var. Buram buram medeniyet kokuyor, huzur kokuyor ülkem. Yaşadığı tarihin yorgunluğu, zaferlerinin coşkusu var. Sen varsın ülkemde Atam. Ülkemi tanıdıkça seni tanıdım. Seni tanıdıkça daha çok arıyorum seni. Daha çok seviyorum. Ellerini öpemediğim dedemsin. Kahramanısın tarihimin.
Sen, bütün bir ömrünü Türk Milleti’ne, Türkiye Cumhuriyeti’ne armağan ettin, bu ömrün sana bir daha verilemeyeceğini bile bile üstelik. Çözümü biliyor, gidilmesi gereken yolu görüyordun. Bu ülkenin evladı, bizlerin atasıydın. Bizdendin. Ülkemdin. Çözümdün. Çözüm, senin aydınlığında, fikirlerindeydi.

Önce düşmanla savaşmalı, bağımsızlığımızı kazanmalıydık; bağımsızlık senin karakterindi.

Bize yakışan bir rejime ihtiyacımız vardı; “Yeni Türkiye Cumhuriyeti bir halk devletidir, halkın devletidir.” Dedin.

Hedefimiz ileri olmalıydı; ne de olsa “Yerinde duran bir şey geriye gidiyor demektir.”

Parolamız belliydi; “Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur; işte parola budur!”

Ve senin bütün umudun gençlikteydi.
Bu hayata bir mücadelenin ortasında başladın. İki seçenek vardı, kaçmak, mücadele etmek. Sen mücadele etmeyi seçtin Atam. Sen bizlere en zor anlarda bile mücadele etmeyi öğrettin. Öğretmenimiz, komutanımız, atamızdın. Bizler hala başöğretmenin öğrencileri, Kemal’in Askerleri ve Atatürk’ün evlatlarıyız.
Zafere ulaşmak için, çok çalıştın, hiçbir ayrıntıyı atlamadın, yalnız bir şeyi unuttun. Dinlenmek... Dinlenmek için vakit yoktu. Önce düşmanı kovmalı, sonra yeni bir devlet kurmalıydık. Devrimler yapmalı, çağı yakalamalıydık. Ve bunların hepsini bir ömre sığdırmalıydın.
Yaşadığın zorlu tarihin, yorgunluğu vardı üzerinde. Alnının akıyla çıkmıştın, için rahattı. En büyük eserini, devrimlerini, ilkelerini, ülkeni emanet edeceğin Türk evlatları vardı. Şimdi sıra, bu bayrak yarışında, şehitlerin kanıyla sulanmış bayrağını o çok güvendiğin gençliğe teslim etmekteydi. Bu zorlu maratonu onlar koşacak, yeni zaferleri onlar kazanacaktı. Bu ülkeyi artık onlar savunacaktı.
Mermilerin hiç susmadığı o kanlı savaş gecelerinden, medeniyet savaşının zorlu yollarında uyku hiç görmemiş gözlerini artık yumuyorsun Atam. Biliyorum ki bu bir tarihin bitişi, bir kahramanın ölümü değildir. Çünkü 10 Kasım senin bıraktığın eserleri savunma günüdür. Bizler eserlerini hep yaşattıkça sen hiç ölmeyeceksin Atam. Bu yüzden bizler her 10 Kasımda eserlerine daha çok sahip çıkacağız.
Aramızdan ayrılışının yetmişinci yılındayız Atam. Aramızdan ayrılışının diyorum, oysa sen sadece Karadeniz mavisi çakmak çakmak gözlerinle, Anadolu gibi başak başak saçlarınla, ellerinle, bedeninle aramızda değildin. Fikirlerin, aydınlığın, bizi savunan, saran o baba şefkatin, sözlerin, öğütlerin, emirlerin, hepsi buradalar… En büyük eserin, CUMHURİYET burada, ilkelerin, inkılâpların, senin yolunda ve daima ileri koşacak gençliğin burada ATAM… Onlar hala aramızdalar… Sen hala aramızdasın…