27 Temmuz 2009

David'in Hikayesi

David o gün çok yoğundu, seçim kampanyaları devam ediyordu. Aceleyle çevirdiği telefonda karşısına çıkan melek gibi bir sesle karşılaşınca şaşırdı. Özür dileyip kapattı. Ama o hoş ses aklından çıkmıyordu.
Ertesi gün sabah erkenden o numarayı aradı. Telefon çalarken kalbi çok hızlı çarpıyordu. Evet karşısında yine o tatlı ses vardı. Kendisini tanıttı. Konuşmaya başladılar. Konuştukça kızdan daha da etkileniyordu.
Günler geçti. Hergün onunla konuşuyordu, onun sesini duymadan güne başlayamıyordu. Kızgın olduğunda sakinleştiriyor, üzgünken neşelendiriyor, monoton günlerde yeni heyecanlar aşılıyordu. O soğuk kış günleri bu sıcacık sesle ısınmış ve bahar gelmişti.
Bu arada seçim kampanyaları da çetin bir şekilde devam ediyordu. Aklından ve kalbinden çıkaramadığı o kızla evlenmeliyim diye düşünmeye başladı. Neden olmasın dedi ve hızla telefonu çevirdi. Hiç nefes almadan evlenmek istediğini söyledi, kampanyasını anlattı, hayallerinden bahsetti, seçimden sonra karayiplerde bir balayından bile bahsetti. Onun coşkusu genç kıza da geçmişti. Ama bir anda sessizleşti ve mırıltılı bir sesle
"Henüz beni görmediniz, ya beğenmezseniz." dedi.
David "Bu kadar güzel bir sesin ve kalbin sahibi çirkin olamaz herhalde" dedi.
Bu arada eski neşesini ve coşkusunu kaybetmişti. O zaman yarın buluşalım dedi. Buluşacakları yeri konuştular.
Ertesi gün David heyecanla buluşacakları yere geldi. Biraz sonra uzaktan yanında köpeği ile güzel bir kız geliyordu. Acaba o mu diye düşündü. Ama parkın o kısmındaki tek kişi olmasına rağmen ona bakmıyordu. Uzaklara çok uzaklara bakıyordu. Sanırım o değil dedi. Kızın gözlerinde güneş gözlükleri vardı. Kızın gözlerinin ne renk olduğunu düşünmeden edemedi.
Kız David ile telefondaki meleğin buluşacağı havuzun yanına kadar geldi. Oda ne elinde bir beyaz baston vardı. David şaşkınlıkla ona bakakaldı. Bu o telefonlarda konuştuğu meleğiydi. Ama o kördü. Ne yapmalıyım diye düşündü. Kaçıp gitmeli mi? Herşeye rağmen elini tutup konuşmalı ve onunla evlenmeli miydi? David yutkundu ve birkaç adım atıp, kızın yanından geçip sessizce gitti. Parkın dışına çıktığında son birkez dönüp kıza baktı. Kız hala uzaklara doğru bakıyor, köpeğiyle konuşuyor ve David bekliyordu.
David günlerce, onu bekleyen kızın hayalini unutamadı. Sürekli doğruyu yaptığına kendini inandırmaya çalışıyordu. Bazen eli telefona gidiyor, o gün işim çıktı gelemedim deyip, yine herşeye yeniden başlamayı düşünüyordu.
Günler geçti ve seçimler sonuçlandı. David seçimleri kaybetti. New Jersey valisi olamamıştı. Yine avukatlığa devam etmeye başladı. Önemli bir tecavüz davası görülüyordu ve sanığı David savunacaktı, işi zordu. David ilk tanığa sorusunu sordu. Moralinin bozulmaması için karşı tarafın avukatına dönüp bakmamıştı bile. 2.tanık ile ilgili notlarına bakarken, yüksek topuklu bir ayakkabı sesi duydu. Karşı tarafın avukatı tanığın yanına gidiyordu. Avukat konuşmaya başladı. Bu ses çok sert, acımasız ama bir o kadarda tanıdık geldi.
Başını kaldırdı daha bir dikkatle baktı. O sırada saçlarını sımsıkı topuz yapmış, menekşe gözlü, dudakları bir çizgi gibi kapalı avukatla gözgöze geldi. Bu o parktaki kız olabilir miydi..? Yoksa halisülasyonlar mı görmeye başlamıştı. 2 saat sonra dava bittiğinde hiç bir şey hatırlamıyordu.
Yanından hızla geçen avukatın peşinden koşup bahçede yakaladı. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki. O menekşe göze ta gözbebeklerinin içine kadar sımsıcak bir şekilde baktı; o çizgi halindeki dudaklar güller gibi açarak gülümsedi ve genç kadının o bildik sesi David’in kulaklarını okşadı.
"Merhaba o gün parkta sana küçük bir oyun oynadım.. Herşeye rağmen beni isteseydin, cesurca yanıma gelip bana meleğim demiş olsaydın. Ya da 1-2 saniye daha bekleyebilseydin. Sana evet demek için gelmiştim. Oysa sen kendi kalbini sınavdan geçirdin ve başarısız oldun. Bu arada, sürekli aradığın... ya da parktaki günden sonra hiç aramadığın telefon, ofisimdeki direkt telefondu."
Ve melek yürüyüp gitti...


Dün can sıkıntısından eski bir kitabımı karıştırıyordum..Her evin bir köşesinde bulunan, okuduktan bir süre sonra içindeki tüm hikayelerin unutulduğu; içimizi ısıtan, hayatımıza yön veren, bizi cillop gibi bir insan yapıp “naber abi?” diye hal hatır sorduran serinin (adını vermeyim, hepiniz tahmin etmişinizdir) bir kitabı.. O zamanları hatırlıyorum da...bu kitapların hastasıydım..Çok severek okurdum.. Oradan buldum bu hikayeyi... Şimdi kitabı övüp belki bir-iki hikaye ile yazıya devam edeceğimi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz..Bu ne be? Bu ne? Ben bu hikayeyi mi beğenerek okumuşum? Ah ahh.. Bu mu benim içimi ısıtacak? Durduk yere gerdi beni..O David denilen kılıksızla meleğini(!) bir elime geçirirsem...Ben hayatımda böyle bir salaklık bütünü görmedim..

Bir kere David denilen mallık abidesi nasıl olupta daha yüzünü göremediği kadına aşık olup evlenme hayalleri kurmaya başlıyor? Her sesi güzel- hoş konuşan insanın güzel olduğunu nereden çıkarmış? En az bin tane “güzel sesli ama çirkin” ile tanıştırabilirim kendisini..En basit örneği ile ülkemizdeki müşteri hizmetlerini tek tek gezsin..Hepsinin çok güzel sesleri var (hemen aşık olmak mı lazım?), ama çoğunluğunun güzel olduğunu söyleyemem.. İnsan hiç olmazsa bir kere yüzünü görüp ondan sonra evlilik planları kurmaya başlamalı..Allah bilir bu David msnde kendisine her “selam” diyen kıza da aşık oluyordur..”Ah bana selam dedi, o da beni seviyo dur bi titreteyim aşkımı” filan diyodur..Yani beklerim bu salaktan.."Sesi güzelse kendi de güzeldir" ne demek ya? Ayrıca telefon vasıtasıyla izdivaç kurmak nasıl bir mantıktır? Bu olaydan sonra Graham Bell mezarında ters dönmüştür kesin..Sen çalış, didin, “iletişim kolaylaşsın” diye telefon icat et; senden bilmem kaç zaman sonra David denilen bir adam icadını evlenebilmek için kullansın...Bundan sonra evlenmek isteyenlerin dest-i izdivaç programına filan çıkmasına gerek yok, günde 5 tane "yanlış numara" çevirsinler yeter..En fazla bir hafta sonra kısmetlerini bulmuş olurlar..Bak bizim salak David bile bulmuş...

Sevgili David'in işine gelince..Seçimi kaybetmesine hiç şaşırmadım..Eli işte gözü oynaşta çünkü..Sen telefonda kızlarla "şurda evlencez şuraya balayımıza gitcez" diye gönül eğlendir, ondan sonra vali olmayı bekle..Daha çok beklersin..Aklı başında vatandaş bu adama oy vermez..Kesin berbat da bir avukat..Bu davayı da kaybetmiştir..Mahkemenin ortasında hala kızı düşünüyor çünkü..Sana güvenip dava verende kabahat..

Sürekli David’e yüklenip duruyorum..Peki kıza ne demeli? "Karşısındaki insanı denemek için bir oyun oynamış"mış..Yalan..Testere misin sen? Kendisi bu numarayı David'i beğenmezse "ben körüm biz ayrı dünyaların insanlarıyız birlikte olamayız ühühü" deyip ortamdan ayrılabilmek için yapmıştır..Beğenseydi "şaka yaptım ehehe" diye hemen bırakacaktı oyunu..David'in onu orada öyle bırakması ekmeğine yağ sürmüş sadece..Yoksa yine reddedecekti David'imi..Anlamadım mı zannediyor bu numarayı? Ama oyunculuğuna diyeceğim yok..Süper oyuncuymuş hakkaten..Rolüne kendini adamış..David parktan uzaklaşıp geriye son kez baktığında bile oyunculuğuna devam ediyor..Herhalde David evinin kapısından içeri girene kadar devam etmiş bu oyuna...

Bir de buluşma yeri hakkında şüphem var..Nasıl bir parktır burası? Bir küçük çocuk bile mi koşturmuyor ortalıkta? Üstelik bahar ayı..Hiç olmazsa yakınlardaki bir liseden birkaç öğrenci dersi kırıp bu parka gelir..Sen nasıl "kimse yok" diyorsun? Emin misin buranın bir park olduğuna?

Son olarak söyleyeceğim..Hikayede anlatıldığı gibi David kızı çokta beğenmemiş..Yani ben öyle tahmin ediyorum..Yoksa David kızın arkasından böyle bakar mıydı? Tamam salak malak ama o kadar da değildir..Kızı beğenseydi arkasından koşup "valla yanına gelecektim sayın melek, ama köpeklerden çok korkarım. o günde ısırır mısısırır başıma iş almayayım diye gitmiş bulundum. yoksa valla yanına gelecektim" gibi combo yalanlar söylerdi..Öyle mal mal bakmazdı...Ya yaa...

(Bir yazı daha bitti...Yeni bir yazıda görüşünceye kadar kendinize iyi bakın efendim :))