21 Haziran 2009

Film-sever Panda :)

Uzun zamandır film izlemiyordum..Geçen hafta elime 5 tane film geçti..Son birkaç gündür onları izlemeye çalışıyorum(dum)..3’ü kült olarak nitelendirilen filmlerden, 2si de öylesine olan filmler :)..Toplam 10küsür saat filan...Benim için fazlasıyla uzun bir süre tabii :)...Çok şükür bugün bitirebildim...Şimdi de filmler hakkında birkaç naçizane yorum yapmaya çalışacağım izninizle...Biliyorum çoğunuz bu filmleri izlemişinizdir.. Yine de çaktırmayın izlememiş gibi yapın yıhyıhyıh :)...
(ayrıca küçük küçük spoilerlar içerebilirmiş, söylemedi demeyin)

HANCOCK
İyi fikir kötü senaryo... Hancock’u bu şekilde özetleyebilirim... Böylesine sıra dışı-güzel bir fikir ancak bu kadar rezil edilebilirdi... Senaristleri tebrik etmek lazım... Herhalde “biz başlayalım gerisi kendiliğinden gelir” diye düşünmüşler, bir şey bulamayınca da “şunu denesek olur mu bunu denesek olur mu” diye filmi bitirmişler...Filmin sonuna kadar tam bir olay örgüsü yok...Prison Break’in son bölümünde Scylla’nın el değiştirmesi gibi konu son ana kadar değişti...Hancock’u sevilen bir kahramana dönüştürme işini uzatıp filmi onun üzerine kursalardı bile kabul edilebilirdi (en azından berbat bir film demezdik)...Ama zorlama ve üstünkörü olaylarla izleyiciyi sıkmak tercih edilmiş...Olaylar arasındaki çelişkileri ve saçmalıkları saymıyorum bile (sayılamayacak kadar çoklar)...Berbat bir sonla da filmi noktalamışlar (hiç kimsenin mutlu olmayacağı bir durumda herkes mutlu)...Oyuncular, efektler, sesler...onlar da fazlasıyla itici...Tam anlamıyla bir hayal kırklığı oldu benim için Hancock (ki kendisinin fragmanını izleyince bayağı umutlanmıştım)..Filmde yüzünüzü gülümseten tek ayrıntı küçük bir Fransız çocuğun çok sevimli “a..hole” demesi..Onun dışında kesinlikle zaman kaybı...(Film sonunda yaptığım tespit şu...-biraz ırkçı gibi olacak ama- başrollerinde bir siyahla bir beyazın oynadığı komedi filmleri berbattır)

THE BUCKET LİST
Geçen sene yayınladığım (çok uzun zaman olmuş, eylül ayı) “Ölmeden önce yapacağınız 7 şey” miminde bahsetmiştim bucket list’in. konusundan...Hatta “kesinlikle en yakın zamanda izleyeceğim” demiştim..Ama o kadar tembelmişim ki bu haftaya kadar erteledim bu izleme işini :)...filme gelince...gerçekten harika bir film(miş)...her şeyiyle hem de...Özellikle oyunculuk kısmı beni çok etkiledi (Morgan Freman, Jack Nichelson)...Kendinizi 2 ihtiyarın yanındaki 3üncü ihtiyar gibi hissediyorsunuz...Fazla yormayan içinizi ısıtan samimi bir film..Bana liste biraz kısaymış gibi geldi, belki biraz daha uzun olabilirmiş..Ya da iyi ki olmamış...O zamanda sıkabilirdi (filmi eleştirecek bir şey bulamayacağım galiba)... Özellikle listede bir maddenin silinmesi var ki...eminim ki hepinizi duygulandıracak...Size tavsiyem (izlemeyenler olabilir hala) filme oturmadan yanınıza bir kağıt kalem alın...Ortalarına doğru kendi listenizi oluşturmak istiyorsunuz...Ben şahsen filmin sonunda bir bucket list oluşturmaya başladım kendime...Hep yanımda bulunduruyorum o günden beri :)...Sonuç olarak bugüne kadar izlediğim en güzel filmlerden biriydi Bucket list...Kesinlikle izlenmesi gereken bir film, benim gibi üşengeçlik yapmayın hemen izleyin derim ben :))

MİLLİON DOLLAR BABY
Bunu da hepiniz izlemişsinizdir..Yine de bir-iki satır yazayım..Çok bilindik bir klişe ile başlayan, klişe bir sonla biten ama ezber bozan film...Yapımcısı Clint Eastwood’a neden usta denildiğini şimdi anladım..Filmin ilk 1.5 saati ile son 30 dakikası iki ayrı parça..bu iki parça çok iyi bağlanmış birbirine...ortaya da çok güzel bir film çıkmış...Ayrıca bayan boksörü canlandıran Hilary Swank’ın değişik bir güzelliği varmış..Ringlerin fırtınası “Tehlike’ye de bayıldım..Morgan Freeman ile Clint Eastwood’a (özellikle sesi çok hoşuma gitti) alkışlarımızı zaten yolluyoruz...Bu hafta Bucket List ile izlediğim en güzel filmdi M.D.B...

CAST AWAY
Bir kargo firmasında çalışan görevlinin uçağı ıssız bir adaya düşer..Film boyunca adamın yaşama ve adadan kurtulma mücadeleleri anlatılır..Cast Away’ın tek olayı bu (Hancock’un senaristlerine duyurulur)...Ve bu sadelik tüm filme yayılmış..Müzik yok..Efekt yok..Fazla konuşma yok..Belgesel tadında, hoş olmuş..Tom Hanks’in oyunculuğuna ayrı bir parantez açmak lazım tabii..Filmi bu kadar izlenilebilir kılan da o...Özelikle Wilson’un (üzerine ağız-göz çizilmiş voleybol topu) kaybolduğu sahnede gösterdiği oyunculukla oturup Wilson’a üzülürken bulabiliyorsunuz kendinizi..
Eksilerine gelirsek...bir kere fazlasıyla uzun...Bir süre sonra –kısa zamanlı da olsa- kopabiliyorsunuz...Ayrıca her yerde gözünüze Fedex ile Wilson reklamlarının sokulması rahatsız edici..Karakterin de sürekli Robinson Cruose ile The Terminal’deki Tom Hanks’i hatırlatması canınızı sıkan baş bir detay (bu eksiyi T.T. daha sonra çekildi, R.C. dışında neyi hatırlatabilir ki başka diye bozabilirsiniz) ..5 yıl sonra medeni hayata dönen Hanks’in tüm paranoyalarını atlatıp hemen uyum sağlaması; filmin ucunun çok açık bırakılması diğer eksiler...Ama tüm eksileri, hayatımızdaki şeylerin kıymetini bilmediğimizi (çakmağın bile) gözler önüne sermesi bile alıp götürüyor (ayrıca bkz. Chuck’ın eve döndüğünde çakmakla oynadığı sahne)..Boşuna kült olmamış, gözünden kaçıran varsa kesinlikle izlemesi gereken film...

30 DAYS OF NİGHT
Pek türüm değildi aslında “fantastik korku”...Ama elime geçmişken (bir de blu-ray görüntü) izleyivereyim dedim... 4 filmin üstüne güzel gitti... Bu tür filmlerde çıta nerdedir bilmem ama fena film değildi... Konu çok klasik bir vampir hikayesi olsa da güzel bir anlatım yakalamışlar...Sürükleyici...Eksi nokta olarak nerede ne olacağını az çok tahmin edebiliyorsunuz.. Neredeyse tüm korku filmi klişelerini kullanmışlar..Fedakar esas oğlan ve esas kız (tabii bunlar birbirlerini çok sevmelerine rağmen ayrılmışlar), kimsesi olmayan ihtiyar adam, sakin bir kasaba, bu kasabadaki esas oğlana tapan o öl dese ölecek koyun insanlar, biraz başkaldırdığı an ölen adamlar, klasik tarafların savaşı, çok güçlü asla yenilmez denilen düşmanların hemencecik yenilmesi, ışıktan korkan vampirler (bir korku filmi çekersem içinde sırf bu klişeye inat ışıktan etkilenmeyen vampirler olacak) vs.vs...tüm klişelerden bol bol kullanmışlar...İzlerseniz pişman olmayacağınız, izlemezseniz pek bir şey kaçırmayacağınız bir film çıkmış ortaya...
Ha bir de bu özel efekt olayı ne kadar gelişmiş yaa...Resmen ağzım açık izledim...O vampirlerin tipleri-konuşmaları-kan emmeleri falan filan...Yuh lan dedim...gerçek gibiydi...Ayrıca –bu özel efekt şeyinden dolayı mı bilinmez- acayip gıcık oldum vampirlere..Özellikle bi keltoş vardı...Liderleri ile o keltoşu yolda görsem vampir mampir demem ağızlarını burunlarını kırarım...Eşşoğleşşekler...Sonunda da bu keltoş 5-6 arkadaşıylan kaçtı zaten...(esas oğlan neden bıraktı onları anlamış değilim)

Bir yazının daha sonuna geldik …Siz bu yazıyı okurken ben çok uzaklarda olacağım…şaka lan şaka…bir yere gittiğim yok..değişik bir son yapmak istedim sadece…kendinize iyi bakın efendim…(biterken bi'şey çalmıyordu)