Heyecanlıydı...Yine malum bir "buluşma" zamanıydı çünkü...Günlerce söze nasıl başlayacağını-ne konuşacağını tasarlamıştı kafasında...Ve işte o gündeydi..Özenle kıyafetlerini seçti (ki sandığından daha uzun sürmüştü bu) ve ayna karşısında söyleyeceklerini son kez tekrar edip yola koyuldu...Fazla ümidi yoktu aslında..Yine aynı "son"la karşılaşacağından korkuyordu..Bu güne kadar hep aynı şeyi yaşadığını düşündü..Kişiler, zamanlar -hatta kendisi- değişse de; hiç değişmeyen bir döngü vardı...Aynı şekilde bir "ayrılık" yaşayacak, o hiçbirşey diyemeyecek, eve gelecek ve ağlayacaktı..Sonra yeni birini bulacak, en başa dönecekti galiba.."Ya bu sefer öyle olmazsa?" dedi sessizce.."Bu sefer o'na karşı çıkacağım ve herşey hallolacak"..Kendini cesaretlendirmeye çalışıyordu ama söylediklerine kendi de inanmıyordu..Ayaklarının titremeye başladığını, kesik kesik nefes aldığını hissedebiliyordu..Yol kenarındaki arabalardan yansıyan siluetine gözleri takıldı..Dağınık ama iyi bir görünüm vermek için çalıştığı saçları felaket durumdaydı..Vücudu her zamankinden daha kötü görünüyordu..En çok sevdiği elbiseleri de paçavradan farksız gibiydi şimdi..Dünyanın en çirkin insanı hissetti kendini..Sonra "boşver" dedi.."Sanki bir önemi var"...
Yol beklediğinden çabuk sona erdi..Kafasındaki düşüncelerle savaşırken "çok uzun" diye dertlendiği yolun nasıl bittiğini anlayamadı..İçeri girdi..Etrafta fazlasıyla sadeydi..Bu yüzden O'nu görmesi uzun sürmedi..Orada oturuyor,dergisini karıştırıyordu..Beklediğinden kötü sesle bir "merhaba" çıktı ağzından..Merhabayı şapşal bir gülümseme takip etti (bir an oradan koşarak uzaklaşmak istedi)..O ise dergisinden kafasını kaldırıp bir göz attı..Şapşal gülümsemeyi görünce -kesinlikle öyleydi- dergisini bir kenara bırakıp yavaşça yanına geldi..Kızardığını hissediyordu..Konuşacak bir şeyi yoktu; sadece oturdu..Evde yaptığı tüm provalar kafasından uçup gitmişti..En kısa cümleleri seçmeye özen gösterip derdini anlattı ve O'nun hareketlerini izlemeye koyuldu..Hareketlerinden anladığı kadarıyla kendisini umursadığı söylenemezdi..Uzun bir sessizlik başladı..Dikkatini ondan kaçırarak radyoda çalan parçaya odaklanmaya çalıştı..Normalde nefret edip kapatacağı parçayı pür dikkat dinlemeye zorluyordu kendini...
Ve beklenen an geldi..Her zamanki gibi sessizliği karşı taraf bozdu..Sonuç yine hayal kırıklığıydı..Cebinden bir kağıt parayla birkaç bozukluk çıkardı, masaya koydu..Bir an gözgöze geldiler..O, umursamaz bir tavırla sigarasını yaktı, dışarıyı izlemeye koyuldu..Dışarıdan iki yeni insan geldi..Bu yüzden birşey demeden gitmeye karar verdi..İlkinden daha hüzünlü ama yine şapşal bir gülümseme yerleştirdi yüzüne..Bir daha karşılaşmayacağını bilse de "görüşürüz" dedi ve çıktı..Doğruca eve gitmeye karar verdi..Başını eğdi, hiçbir yere bakmadan hızlıca yürümeye başladı..Kimseyle karışlaşmak istemiyordu..Tüm sinirini eve kadar saklayacaktı..Radyoda çalan parça kulaklarında hâlâ çınlıyordu..Bir küfürde ona savurdu..Hava kararmaya başlamıştı..İnsanlar herşeyden habersiz evlerine doğru yol alıyordu..İçindeki belli-belirsiz heyecanın yerini kapkara bir nefret almıştı..Dönüş yolu gidişinden de kısa sürdü..Tekmelercesine dış kapıyı açtı..İkişer üçer basamakları çıktı..Ve evindeydi...Hemen banyoya koştu...Aynanın karşısına geçti:
-Off yaa...Bu da mahvetmiş saçlarımı..Gerizekalı herif...Ben sakın böyle yapma demiştim...üf ya hepiniz ölürsünüz inşallah...Bi daha bu berbere de gitmiycem..Pis, manyak, gerizekalı ühühühü....
10 Haziran 2009
"The Buluşma"
--The Son :))--
biterken Umut Kaya - Mevsimler geçerken çalıyordu
İmza: Panda I 17:14