Hız; yaşadığımız zamanın en önemli unsuru.
Herşey şip şak olsun, bir an önce gerçekleşsin istiyoruz.
Pişirilmeye hazır yemekler, mikrodalga fırınlar, hızlı ulaşım araçları, aradığınız kişiye anında ulaşma, dünyanın bir ucuyla ileşitim halinde olma. Artık öyle aylarca postacı yolu beklemek yok. Fast food yiyerek alınan kilolar bile şok diyetlerle veriliyor. Hızla köşeyi dönmek istiyor insan. Merdivenleri tek tek çıkmak gereksiz. İş hayatında da asansörle yükselmek istiyor millet.
Koşarak yaşarken dinginliğimizi yitirdik.
Herşeyden önemlisi sabır kavramını unuttuk. Ya da sadece ben unuttum.
Ağır aksak hiçbir şeye tahammülüm yok. Sakin sakin konuşan, bir cümleyi 10 saatte kuran insanlar bile sıkıyor beni. Örnek isterseniz Hatemiler'in olduğu tartışma programlarını izleyemiyorum bu yüzden.
Geçenlerde bir mail aldım. Sabrı; bambu ağacı örneğiyle anlatan.
Bir bambunun yeşermesi için tohumunun 5 yıl boyunca toprak altında kalması gerekiyormuş. 5 yıl boyunca sulanması, gübrelenmesi ve bakımının yapılması. Bu sürede hiç bir sonuç yok. 5 yıl sonunda bambu tohumu ilk filizini veriyor. Sonrası ise müthiş 6 haftada tam 27 metreye ulaşıyor.
Tam "Sabreden derviş muradına ermiş" misali.
Kendimi bambu yetiştirirken düşünemedim bile. Düşencesi bile sabrımın sınırlarını zorladı.
Bambu yetiştirmeye kalksam benim durumum "Sabreden derviş beklemekten gebermiş" olurdu kesin.
İlkokulda pamuk içinde fasulye yetiştirirken bile her saat kavonoza bakmış insanım.
Ama kesin olarak şunu söyleyebilirim ki bundan sonra bambu bir koltuğa otururken daha dikkatli olacağım. En azından o bambuyu yetiştiren sabırlı insanlara hürmeten.