31 Aralık 2008

2009


Bu yılınız nasıl geçmiş olursa olsun, 2009 yılında herşey dilediğiniz şekilde olsun...Süpersonik bir yıl başı geçirmeniz dileği ile MUTLU YILLAR....

Ayrıcana size yeni yıl armağanı olarak aşağıdaki videoyu takdim ediyorum...Bu büyük şovu izlemeyen kalmasın :)

28 Aralık 2008

Ben hasta değilim taam mı? Birazcık üşütmüşüm sadece...

Sonunda kış geldi...Özlemişim kendisini...İki gün boyunca kar filan yağdı...İnşallah yılbaşı akşamına kadar devam eder..Olmadı ağaçların-evlerin tepelerinde beyaz bir görüntü olarak kalsınlar..Öyle daha güzel oluyor :)Bana gelince...İlk defa -önümde daha önce tahrip edilmiş alan varken- basılmamış karlara basarak yürüdüm...O kadar da kötü değilmiş :)Hatta karın sıkışırken çıkardığı "vıyyyccck" sesini sevdim bile diyebilirim...Birde arkamda ayak izleri bırakmasam süper olacaktı...Beni hüzünlendiriyor bu izler (bak yine pişman oluyorum :) ...

Neyse...Yazının ilk cümlesine bakıp "ulan kış geleli ay(lar) oldu daha yeni mi anladın" diyen olabilir...(Hatta o kişiler burayı okuyup "aaa bu benim" diye gülümsedi şimdi...Rahat olun efendim...Biz bizeyiz şurada)...Benim için kışın başlangıcı ilk nezle olduğum güne tekabül eder...Bu sene biraz gecikmeli de olsa ilk defa üşüttüm...Birazcık boğazım ağrıyo...Burnum musluk gibi...Elimde selpaklarla dolaşıyorum...Ama annemin sürekli azarlaması dışında bir şikayetim yok (başlıkta oraya gönderme)...Ne yapayım... şapka takmayı/atkı almayı sevemiyorum... Hem hasta olmak o kadar da kötü gözükmüyo...Bakalım devamında neler olacak :) Gayyor hasta olduğunda bir şarkı açıp hoppidi hoppidi oynadığını yazdı...Bende bir deneyim şunu...Şarkı olarak Miley Cyrusun 7 thinks şarkısını seçiyorum...Kendisi hoppidi hoppidi oynanacak bir şarkı değil ama uzun bir zamanın ardından playlist'imin değişmez ismi oldu...Klibi de süper...İyi seyirler hepinize :)


Bir de şarkının sözlerine bakayım derseniz: http://www.gitarakor.com/sarki_sozleri/miley_cyrus/7_things_sozu_sozleri_lyrics-141955.htm

25 Aralık 2008

Bay Yeteneksiz

Daha önceleri şurada hakkımda birşeyler karalamıştım..Amacım ikincisini karalamaktı bugün...Ama garip huylarımın tamamını Gayyorun mimine yazdım..Oturup yenileri bulmak da gelmedi içimden..Bende "bari yeteneklerimi yazayımda millet Panda görsün" diye düşünmüştüm..Tabii bu sadece düşüncelerimde kaldı...HİÇ BİR YETENEĞİM YOKMUŞ LAN BENİM...Size karşı dürüst oluyum; o kadar düşündüm "hah şu konuda yetenekliyim" diyebileceğim hiçbir şey çıkmadı...Bende yeteneksizliklerimi yazmaya karar verdim..Gelin yeniden tanışalım..Ben BAY YETENEKSİZ...


-1-Resim Çizemem:Madem konum yeteneksizlik; en klasiğinden başlayayım o zaman..Türk halkının %80i gibi düz çizgi bile çizemem...Resim konusunda yeteneğim sıfır..Aslında sıkıldığımda çok güzel karalama yaparım (karalama yapma?!)...Ama sonradan ben bile ne olduğunu anlayamam..Bu konuda tek avuntum çook küçükken okul gazetesinde karikatürlerim yayınlanmıştı...Onu da ayıp olmasın diye mi yaptılar...bilemiyorum...

-2-Yazı Yazamam:Yukarıda bahsettiğim "düz çizgi bile çizemem ama süper yazı yazarım"* kitlesinin aksine süper yazar değilim..Çok güzel aşk hikayelerim, şiirlerim, aa ne güzel yazmış diyebileceğiniz yazılarım bilmem vs.lerim yoktur...Sadece öylesine yazarım...Zaman zaman (mesela bu zamanlarda) onu bile beceremem...Ama feci kıskancım bu konuda...En yakın örnek bloggerda takip ettiğim bisürü insan var..Nedense hepsi benim yazmayı beceremediğim şeyleri gayet güzelce dile getiriyorlar...Kendimi aldatılmış sevgili gibi hissediyorum, kıskanıyorum :) ...Bu konuda da pek bir başarım yok (hiç şaşırmadım)...Sadece konusunu bile unuttuğum bir hikaye yarışmasında il birincisi olmuştum...Olmayanı da dövüyolar zaten...
(*öyle diyenlerin çoğu sallıyor gibime geliyo...içi boş iki devrik cümle yazıp aşkla, yalnızlıkla süsleyince süper yazı yazıyorum diye dolaşıyo insanlar...tabii güzel yazanı da vardır, ama çoğunluk böyle...)

-3-Futbol Oynayamam:Geçen seneye kadar bundan haberim bile yoktu..Birkaç arkadaşın gazıyla kendimi yeşil sahalarda buldum..Zaten fazla uzunda sürmedi kariyerim..Yaklaşık bir ay önce yaşını başını almış-göbekli diye tabir ettiğim öğretmenlerimin bile karşımda bir Messi bir Ronaldinho kesilince bu konuda da yeteneksiz olduğumu anladım...Ayrıca halı saha neden o kadar büyüktür?...hala anlamış değilim...

-3.5-Diğer Sporlarla da Alakam Yok:Sadece futbolu yazdım diye diğer sporlarda başarılı olduğum sanılmasın...Hepsinde dillere destan yeteneksizliklerim vardır...Sadece en bilinenini yazmak istedim :)

-4-Dans Edemem:Hayatta en fazla istediğim şeylerin başında dans etmek geliyor...Ama o da yok..Bi "soulja boy-superman" dansını bile 2 haftada öğrenebildim..Şimdide tam yapabildiğim söylenemez...Doğaçlama oynama desen...Esra Erol'un (ki kendisi berbat oynuyor) yandan yemişiyim...Çevremdeki herkes süper oynuyor birde...Bu yüzden daha bi fazla göze batıyorum...Ama inat ettim..Bi gün kolbastı oynamayı öğrenicem :) ...

-5-Müzik Yeteneğim 0 (yazıyla: sıfır):Çok isterdim elime aldığım her aleti çalmayı..Ama gitar çalmanın bile ayaklara düştüğü şu günlerde ben fülüt bile çalmayı beceremem..Sesimde güzel değil bazen..Banyo duvarları dışında tahammül edenim yok..Onlarında sesi olsa beni sustururlardı heralde :)

-6-Rol Yapamam:Güya tiyatro ile ilgileniyorum..Ama doğru düzgün rol bile yapamam..Ne zaman yapmaya kalksam kendimi bile inandıramıyorum...Hemen sırıtmaya/gülmeye başlıyorum...Bu yüzden rol yapmayı gerektirmeyen karakterler -mecburen- tercihimdir :)...

-7-Poz Veremem:Buna konuya değinmek bile istemiyorum...Her fotoğrafım biribirinin kopyasıdır dersem ne demek istediğimi anlarsınız...Beceremem; dolayısıyla sevmem işte...

Daha yazacak bir sürü şey var ama bugünlük bu kadar yeter...Tanıştığımıza memnun oldum efendim...Biterken "mor ve ötesi - darbe" çalıyodu..

21 Aralık 2008

"Yüzyılın Deneyi"

Okulun öğle arası sırasında, can sıkıntısından ortaya çıkmış bir çalışma(!)ydı bu...Geçtiğimiz günlerde birkaç tarama işimi yaparken taramıştım..Buraya da koyayım dedim...Koskocaman halini görmek için üstüne tıklamanız yeterli...

11 Aralık 2008

56.sayfa

Bilinçsiz karalayıcı T.u.b.a beni "mimlemiş"...Mimlemiş dediğim lafı ortaya atmış, "ben de bu yazıyı okuyan herkesi mimliyorum. dileyen dilediği mimi (ki burda benim mimim de var) cevaplasın" demiş...Benimde yazacak konum olmayınca bir mimi cevaplayım dedim..Mim şöyle soruyor...Kendinize en yakın kitabı alın, sayfa 56’yı açın, 5. cümleyi bulun ve yazın...Hemen en yakınımdaki kitabı alıyorum ve cümleyi bluyorum...

Siyah giysili adam Şeytan'dı...

Çıka çıka bu çıktı maalesef...Kitabın ismi "Karanlık Öyküler" (stephen king)...Daha bitirmedim ama okumanızı tavsiye ederim... :) Mimlemeye gelince...kimseyi mimlemiyorum. İsteyen/yazacak konusu olmayan herkes cevaplayabilir... :)

*Bu arada konuyla alakasız ama bugün Cnbc-e'de Scrubs'ın 7. sezon tekrarı vardı...Onca işim olmasına rağmen oturup izledim...Çok özlemişim lan hepsini... 8inci sezon Ocak ayında başlıyomuş...Hadi az kaldı...iii knooww iiiii nooooooo superman :D

8 Aralık 2008

Aşk Nedir? (dikkat:mim konusu)

Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarla oturup geyik yapıyorduk...Bi'arkadaş "aşkın tanımını yapabilir misiniz?" diye sordu...Daha doğrusu elinde "love is..." sakızları vardı oradan tartışma konusu açtı...Ondan sonra bu soruya dönüştü konu :)...Benim zaten önceden bir aşk tanımım vardı..Aşk çiğköfte gibidir dedim...Dalga geçtiler ama bence öyle...Çünkü

-Arada sırada canın çeker olsa da yesem dersin...O'nu bulmak için çok zahmet çekersin...
-Yerken dünyanın en güzel şeyi olduğunu düşünürsün...Keşke sonsuza kadar yesem dersin ama biter...Üzülürsün...
-Ardından iki yol vardır önünde..Ya acısı sonradan ortaya çıkar, hayatın kısa dönem zehir olur...Bir daha yemiycem dersin...ama dayanamaz yine yersin:)
-Ya da birşey olmaz...Bir dahakine daha büyük porsiyon alırsın/yaparsın...İlk yola dönersin :)...

Ve şimdi ben size soruyorum...Sizce aşk neye benzer? "Aşk şuna benzer çünkü şöyle bişeydir" diye cevaplamanızı istiyorum...Üstünde fazla düşünmeyin aklınıza gelen ilk cevabı verin...Sorumuz ilk turda Şahmaran, Diagonal, Gaykedi, AydanAtlayanKedi ve Tuba'ya gitsin...Tabii diğer arkadaşlarında cevaplarını bekliyorum (yorumlara cevapladığınızı belirtin yeter)...Kendinize iyi bakın efendim...

27 Kasım 2008

Takıntılı Mim :)


Sevgili Gayyor beni "pandaa söle bakıyım takıntıların neler?" diyerekten mimlemiş..Kendisine teşekkür ederim..Peki nedir benim taktıklarım?!..Doğrusunu sölemek gerekirse daha önce hiç düşünmedim..Pek fazla olduklarını da sanmam..Ama şimdi oturup yazma zamanı..Karşınızda takıntılarıyla "ben" :) ...

*Nerden başlasaam..Mesela yatarken illa kapım ve perdeler sonuna kadar açık olacak..Yoksa uyuyamam...

*Aşırı yumuşak meyveleri yiyemem/elimi süremem..Sert meyveler tercihimdir...

*Soğan sucuk pastırma vs. gibi aşırı kokan şeyleri sevsemde yiyemem..Yesemde 2 gün evden çıkmam...

*Yumurta ve sarımsağı ne yerim ne de yediririm...

*Geometriden nefret ederim..Bu bir takıntı değil ama öyle..Söylemek geldi içimden :)

*Bazen aşırı kıllanırım insanlardan..Yolda filan yürürken birilerinin beni takip ettiğini düşünürüm.."bazen" olur ve geçer..Sanırım bunun sebebi küçükken "The Thuruman Show"dan aşırı etkilenmem...

*Yine "bazen" aşırı şekilde simetri hastalığı ortaya çıkar ve geçer :)

*Download bitiminde çıkan "trink" sesini çok severim..Eğer o ses çıkmazsa rahat edemem..Bu yüzden flashget emule vb. programları kullanmam...

*Canım çok sıkıldığında oturup mutsuz olma nedenleri/maddeleri yazarım (defteri bilem var :P) ...Sonra onları okuyup gülerim...

*Hakkımda ne düşünüldüğünü çok merak ederim..Bu yüzden arada sırada kulağımda kulaklıkla arkadaşlarımın arasına karışırım..Onlar beni müzik dinliyo zannederken ben onları dinlerim..Dikkatli olun :)

*Ayakkabıdan çok pis karakter analizi yaparım..Biriyle tanıştığımda önce ayağına bakarım..(ayrıca dost başa düşman ayağa bakar atasözüne gıcığım :D )

*Sabahları saçımla uğraşmayı sevmem..Uykumdan çalınmış zamandır onlar..Bu yüzden saçım "bırak dağınık kalsın" şeklindedir..Zaten Michael ile Jack kısa saç modasını başlattığından beri saçımı kısacık kestiririm...

*Sabahtan devam edeyim...İki çikolata yemeden çok huysuz olurum/kimseyle konuşmam..Bu yüzden yanımda birkaç şekerleme durur..

*Yastığıma kimse dokunamaz..Yasak :)

*S harfini çok severim..İsminde "s" harfi olanlar benim gözümde 1-0 önde başlar...

*Reklamları izlerken "ben daha güzelini bulurdum" diye reklamın senaristiyle kavga ederim (çokta umrunda :P)

*Gece yatmadan ışıkları tekrar tekrar kontrol ederim..Boş yere yanan lambalara gıcığım...

*Saç kreminin kokusunu çok severim..Her banyo sonrası saç kremi koklarım :)

*Poz vermeyi bilmem..Bu yüzden tüm fotoğraflarım aynı çıkarım..(manken değilim sonuçta)

*Basılmamış kara mecbur kalmadığım sürece basmam..

*Üff ne çok "takıntım" varmış..Yarısından çoğunu da yazarken unuttum..Bir de az diyordum...Neyse bu kadar yeter..Bu mimi "günah yüklenen adam" NaHkaR'a, sevgili Hellö Mellö'ya ve -oluyosa- diğer yazarımız Didem'e yolluyorum..Olmadı Didem yerine "hiçbir yer"den Merope cevaplasın...Ya da vazgeçtim..Dördünden de cevap bekliyorum :)

*Biterken "Amy Winehouse - You Know I'm No Good" çalıyordu...Kendinize iyi bakın :)

25 Kasım 2008

En kötü hikayeM

Sanırım o gün günlerden salıydı..Ve bu da bir "ayrılık hikayesi"..Hava...klişe hikayelerdeki gibi yağmurlu değil..Ama güneşin olduğu da söylenemez..Kışla yaz arasında kalmış (bana göre karamsar) bir hava vardı..Biraz sonra bulutlar dağılacaktı ama şimdi her yer...gri renkti...Evet..En berbat hikayem başlıyordu..Okurken "dido-thank you" çaldığını düşünebilirsiniz..Ya da ben öyle olmasını düşledim..Bilemiyorum...

*
-Bitti mi ?...
diye sordu çocuk..Cevap olarak duygusuzca bir "evet" dedi kız..Zaten bunu ikisi de biliyordu..Ama çocuk sormuştu işte..Belki o rahatsız edici sessizliği bozmak için..Belki de bir umut "tabii ki hayır salak şey..şakaaa" der diye düşlemişti..Belki de her ikisindende biraz..Ama olmadı işte..Beklediği cevap gelmişti..Gözlerinin kızardığını hissediyordu çocuk..ve konuşursa ağlayacağını da..Bu yüzden istemeden sessizliğe ortak olmayı yeğledi..Beraber sessiz koridoru dinlediler bir an(çocuğa yıllar gibi gelmişti oysa)...Sonra bir kıpırdanma oldu...Kız kalkıp gidiyordu işte..Kolundan tutup durdurmak istedi..Ama kızın parmaklardan kurtulması -zaten oldukça güçsüz ve beceriksizlerdi- zor olmadı..Bir kaç adım attı..Durdu..O an için bile bir umut vardı belki..Ama kız arkasına bile bakmadı..."Herşey için teşekkürler"...Ve yürümeye devam etti...

**
Gitmişti kız..İkisinden başka kimsenin olmadığı koridordan çıkıp gözden kaybolmuştu (hikayemizin bu kısmından kaybolduğu gibi)..İnanamıyordu çocuk..Dayandığı kalorifer peteğinden doğrulup arkasındaki camdan dışarı baktı..Arkaplanda Dido çalmaya devam ediyordu hâlâ..Kirli camdan geçmiş kareleri izliyordu şimdi..'O'nu gördüğü ilk an..Ondan hoşlandığını söylediği okul çıkışı..Soğuktan ve heyecandan titreyerek yaptığı çıkma teklifi..Beraber ilk okuldan kaçışları..Aynı gün yağmur altında sadece bir paket cipsle karınlarını doyurmaları..Her gün saat 20.20de birbirlerini 3 defa çaldırmaları..Kızın gülüşü..Ve daha birkaç dakika öncesi...Gözünün yaşarmaya başladığını hissediyordu..ve ne zaman ağlamaya başlarsa burnuda gözlerine eşlik ederdi..Bu yüzden hemen kendini toparlamaya çalıştı..Tavana baktı..Parmağını ısırdı..Gülmeye çalıştı..Sonunda gözlerini ceketiyle oyarcasına sildi..Biraz daha iyiydi şimdi..Ya da o öyle olduğunu sanıyordu..Alında şu anda hiçbirşeyden emin değildi..Bir rüyada gibiydi sanki..Sonradan herşeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlayacak olsada şimdi herşey..bulanıktı....Sınıfa doğru hareket etmeye başladı..Çünkü bu hikaye okulda geçiyordu..Kahramanımızın da gitmesi gerekiyordu..

***
Her geçen an biraz daha hızlanarak merdivenleri inmeye başladı..Teker teker sınıfların önünden geçti..Ve 'onun sınıfı'nın önünde geçerken 'O'nu gördü..İlk defa yüzüne dikkatlice bakabildi o gün..Kızında durumu pek iyi değil gibiydi..Kendini yalnız hissetmedi bir an..Daha dik yürümeye çalışarak sınıfın önünden geçti...Bir kat daha aşağı inip kendi sınıfına vardı..Uzun bir maratonu bitirimiş kadar yorgun hissediyordu..Hemen sırasına çöktü..Akşama kadar kalkmamak üzere..Ben? Bende çocuğun içinde bir yerde bu hikayeyi yazıyordum..Birgün herşeyin değişeceğini; bu hikayeyi gülümseyerek hatırlayacağımı bilmeden...



Daha önce biryerlerde bahsettiğim bir yazı..Hayatımda yazmaya çalıştığım tek "ciddi" hikaye de denilebilir..Hazır yazı yazmak için zamanım yokken yayınlayayım dedim..Umarım sandığım kadar kötü değildir :P...(Sevgili gayyor...Bu arada mimini unutmadım..Perşembe günü oturup yazmayı düşünüyorum..Şu anda çok yoğunum.. :) )

22 Kasım 2008

"Yemekteyiz" deermişim

Aslında takip ettiğim doğru düzgün bir tv programı yok..Fazla televizyon izlediğimde söylenemez..Benimki "dudak tiryakiliği" sadece..Can sıkıntısından zap yaparken ilginç bir şeye -ya da güzel bir bağyana- rastlarsam oturup izliyorum..Eğer izlediğim diziyi beğenirsem (türkçe altyazısı da mevcutsa) televizyondan bilgisayarıma terfi ettiriyorum..Yarışmaların öyle bir şansı yok..En fazla bir-iki izleyişimden sonra bir daha izlemem...derdim..Yemekteyiz programından önce..Şimdi "yemekteyiz" başlar başlamaz televizyona kilitleniyorum....Böyle başladım diye sevgi pıtırcığı olacağım sanmayın..Bu ne lan? Bu ne? Nefret ediyorum bu programdan..İnsanlar birbirlerine bu kadar mı gıcık olur..Aradan kameralar çıksa birbirlerini boğacaklar..Zaten ilk izlediğimde "Hasan Bey" diye bir cibiliyetsize rastladım...ne desem az kalır..Ben çıksam daha güzel yemek yaparım..O derece beceriksiz..O andan anladım dengesiz bir programla karşılaştığımı...


Bir kere programın formatı salakça..Bilmeyenler için söyleyim..5 kişi hergün birinin evine misafir olmak sureti ile yemek yiyorlar..Sonra da birbirlerini oylayıp kazananı seçiyorlar..Burdan şunu anlıyorum ki yarışmayı kazanabilmek için yemek yapmayı bilmeye gerek yok..Biraz konuşmayı bil, ikili oyna yeter..Ne biliyim her gittiğin evde evsahibini yağla (sonra git arkasından düşük not ver)..Bayanlara çiçek götür her akşam..Yarışmacıların arasında laf taşı..İftira at..Dedikodu çıkar..Ne yap ne et herkesi birbirinden tiksindir yalnız seni sevsinler...Güzel yemek yapacağım diye boşuna uğraşma..Çünkü kimse yemek filan beğenmiyor..Ne "damak tadları" varsa hiç birşey uymuyo anasını satayım..Tuzun azlığına takıyorlar (sonradan tuz eklemek akıllarına gelmiyor hiçbirinin), çatala takıyorlar, gözünün üstünde kaşın var diye takıyorlar ver ediyolar 3ü 4ü..Daha yeni bahsettiğim cibiliyetsiz herkese kalın kitap bana ince kitap hediye ettin diye puan kırdı..Anlayacağınız belirli bir puan sistemi bile yok..Adamın tipini sevmeyip puan kırabilirsiniz..Zaten bu puan kırılma korkusu yüzünden herkes acayip gergin..Birkaç dakika sonra tabaklarla birbirlerine saldıracaklar gibi bir hava var..Ben de artık neden kimse birbirini yemeğe çağırmıyor diye merak ediyordum..Al sana neden..Düşünsenize böyle bir misafirinizin olduğunu...Bana böyle bir adam gelse daha çorbasını içmeden kovarım ben onu..Başlarım yarışmasına..Zaten o kadar yemeği yapana kadar feleğim şaşmış..Dört kişilik ailenin bir ayda yiyeceğini bir akşam için telef etmişim..Adam çıkıyor suyu niye sağa koydun, bu çatal niye diğerlerinden 2 santim kısa gibi nedenler buluyor..Böyle yapacaksan hiç gelme daha iyi..Benim bildiğim yemek kötü bile olsa "ah ah çok güzelmiş tarifini alayım ben bunun" filan denir ev sahibine..Bu konuda dürüstlük kabul etmem arkadaş..Gelmesin bana dürüst insan..Bu arada herkes birbirine 1 puan verirse -ki iş oraya doğru gidiyor- kim birinci olacak?


Dikkatimi çeken diğer bir nokta ise yarışmacıların çoğunun bekar olması..(bu konuda yapımcılar "işin içine aşkta girsin reytingler çoşsun" mantığı ile hareket etmedilerse bende Enis değilim)..Meğer ne kadar çok marifetli bekarımız varmış..Yaprak saranları mı dersin börek açanları mı istersin...Bunca yıldır ne kadar yanlış tanımışım bekarları..Ben şöyle şeyler bekliyordum:

-Niyaziciğim bugün menü olarak sadece salçalı makarna seçmen çok güzel olmuş..
-Bugünün gazetesi üstüne servis etmen büyük incelik..
-Çatalların suya tutulmuş olması artı puan..Yarışmanın birincisi sen olmalısın...
-Aaa haksızlık ediyorsunuz..Geçen gün Faruk'un dışarıdan lahmacun ısmarlaması daha güzeldi..Bence o birinci olmalı..
-Peki Nihat ne olacak?Taze ekmekle peyniri önümüze koymadı mı..Yanında da bira servis etti zaten..10 puan helal-i hoş olsun...

Bugüne kadar ben bekarları böyle duydum böyle gördüm...


Ayrıca bugünden sonra "yemekteyiz" oynamaya başlıyorum:

-Sevgili anneciğim sofra düzenin ivrenç..
-!?%...
-Çorbanın tuzu az.Pilavın damak tadıma uymuyo...blabla
-Yok lan sana bir daha yemek..Beğenmiyosan kalk kendin yap bundan sonra yemeğini..
-Aaa olmaz böyle ama..Ne biçim ev sahibisin sen..Burdan da puanını kırıyorum 10 üzerinden ancak 2...O da annem olduğun için..
-...
-Anne televizyona naapıyosun?Daha yemekteyiz izleyecektim ben...


Son Söz:Sanırım biraz uzun yazı oldu..Bari son söz kısa olsun.."Yemekteyiz'e kafam girsin"..Evet..Demek istediğim bu..Biterken "Pink-so what" çalıyordu..(aa ne çabuk döndü bu..hani gitmişti?? :) )

Edit:Sevgili Gay-yor dan bir ekleme var..Meğer unutmuşum..Bu yarışmadaki herkes villada oturuyor..Ama 10bin yetelee için yapmadıkları şebeklik yok.. Nasıl bir angutluk bu? (teşekkürler Gayyor)

21 Kasım 2008

Show Must Go On

..ama hayat devam ediyor.
ne pahasına olursa olsun..

Yarın saat 10.10'da yeni bir yazıyla karşınızdayım...Kendinize iyi bakın...

17 Kasım 2008

Hayat...Ben sana bişi demiyorum artık


Ne denilmeli bilmiyorum..
Daha önce birçok arkadaşımın yakını vefat etmişti
Küfretmiştim sadece
Ama hiçbir arkadaşım İNTİHAR ETMEMİŞTİ
Birşey demiyorum artık...
...
Meğer ben "küçük mutluluklar" yazarken birisi çok mutsuzmuş(!)
Bu hatayı yapacak kadar...

16 Kasım 2008

Küçük Mutluluklar

Felsefe diye birşey girdi hayatıma bu sene...İyi hoş birşey..Konularından birinin içinde şöyle birşey okudum..
Mutluluğa varmanın araçları vardır(mış): “ doğru” yu açık olarak bilmek; “doğru”yu iyice istemek; vesaire vesaire...

Peki gerçekten mutluluk böyle birşey mi?Yoksa çaba harcamadan da "küçük mutluluklar" ortaya çıkıyor mu?Mesela birazdan yazacaklarım sizi mutlu edemez mi?

-1-Sıcak Bir Gülümseme
Hani bazen olur ya..
Birisi (tercihen hoşlanılan karşı cinstir bu kişi) gözünüzün içine bakarak gülümser..
O an afallarsınız..
Sonra hiçbirşey olmamış gibi işinize devam edersiniz..
Ama bu sefer sizde gülümsemeye başlarsınız..
Hiç yoktan mutlusunuzdur...
(Buyrun size küçük bi mutluluk...)

-2-Beklenmeyen Anda Rastlanılan Sevilen Dizi
Sıkılmışınızdır..
Televizyonda umarsız zap yaparken sevdiğiniz diziye denk gelirsiniz..
"Aaa bugün müydü bu?" diyerek izlemeye başlarsınız..
Tüm sorunlarınızdan uzaklaşırsınız...

-3-Bisküvi Kreması Yemek
Bunu tam olarak nasıl anlatacağımı bilmiyorum..
Hani bisküvi yiyince ağzınızın kenarında köşesinde bisküvi artıkları kalır..
Bir süre sonra sizi rahatsız etmeye başlar...
ve siz onu dille (yetişmeyen yerde parmakla) yemeye çalışırsınız..
Biraz iğrenç ama yapmayanımız yoktur..
Ve yediğiniz bisküviden daha güzel gelir krema..
Sonra da gidip bir bardak soğuk içersiniz..
Bedeninizi bir huzur kaplar...

-4-Sıcak Yatağa Geri Dönmek
Kış günleri için geçerlidir bu..
Sabah bir yere gitmeniz lazımdır..
Zorlanarak kalkarsınız..
Sonra bir şey olur..Yataktan çıkmanıza gerek kalmaz..
Döner yorgana daha sıkı sarılırsınız...
Kaldığınız yerden uyumaya devam edersiniz..

-5-Patlamış Mısır
Açıklamama gerek yok..
Tek başına yeterlidir beni mutlu etmek için..
Ama yanında güzel bir film olursa hayır demem :)...

-6-Yere Düşen Birini Görmek
Şimdi bana gıcık diyebilirsiniz..
Ama yere düşen birini görmek beni mutlu eder..
İlk başta yüzünde oluşan şaşkınlık..
Sonra istemsiz olarak gülmesi...
En sonunda hafif kızararak kalkması...
İmkanım olsa tekrar tekrar izlesem..

-7-Şarkı Mırıldanmak
Yazacaklarım arasından en mutlu edeni bu sanırım..
"Söylerken negatif veya pozitif enerjimi yayabildiğim, rahatladığım, bana bu kadar mutluluk veren yegane eylem" şarkı mırıldanmak..
Ne kadar mutsuz olsam da beni mutlu eder..
Sesim kötü olsa bile..... :)
(birde sadece melodinin söylendiği cinsi var..o da çok güzeldir)

-8-Akıldan Geçen Gıdanın Evde Bulunması
Canınız birşey ister..
Sürekli "olsa da yesem" filan dersiniz..
Sonra sıkıntıdan buzdolabın kapağını açarsınız..
Birşeyler bulup yemek için..
O da ne?
Karşınızdaki şey "o" değil mi?
Meğer önceden varmışta unutmuşunuz..
Sevinirsiniz...
"Allahın sevgili kuluymuşum" deyip yemeye başlarsınız...

-9-Unutulan Birşeyin Birden Hatırlanması
Belki bir isim..
Belki bir kelime...
Hatta düşünürken ne düşündüğünü unutmak..
Dalgınken çoklukla başınıza gelmiştir...
Sonra düşünürsünüz: "neydi yaa?"..
Aklınızın ucundadır (böyle bir deyim yok ben şimdi uydurdum)
Ama birtürlü tam hatırlayamazsınız..
Sinirden kendinize girişmeye ramak kalmışken birden yeşil ışık yanar..
Hah "Dilara'ydı ismi"...
Birden içiniz neşeyle dolar, rahatlamışsınızdır..

-10-Kar Yağışını İzlemek
Bu da kış günleri için geçerlidir..
Sıcak evinizden dışarıyı izlersiniz..
Kar yağmaya başlar..
Tek tek düşen kar taneciklerini takip edersiniz..
Uzun zaman geçer..
Cam buğulanır...
Sıcak bir içecek yanınıza arkadaş olur...vs.vs.
Siz hala büyülenmiş gibi karlara bakarsınız..
Her düşen kar tanesi ile üzüntülerinizden birini kaybedersiniz..
(Birde insanlar hiç basılmamış karlara basmasalar..
Buradan yetkililere sesleniyorum... :)

-11-Abuk Sabuk Bir Kelime Keşfetmek
Uyku halindesinizdir..
Ağzınızdan istemsiz bir kelime çıkar..
Anlamı yoktur..
Çoğunlukla iki kelimenin karışımı filan olur..
"Ne dedim ya" diye gülersiniz..
Sonra istemli olarak kullanırsınız...
Arkadaşınıza filan söylersiniz daha daha sonra..
O kelime artık size özeldir..
Sıkılasıya kadar her aklınıza geldiğinde mutlu olursunuz...

-PAUSE-
Devam edecek...Aslında diğer bölümü de yazılı ama çok uzun olmasın istedim..Birkaç gün geçsin onu da yayınlarım...Meraklanın biraz :) Biterken..ahh..söylemeyecektim..unuttum :)

12 Kasım 2008

Biterken birşeyler çalıyordu işte...

Üzgünüm..Bugünlerde içimden birşeyler yazmak gelmiyor..Aslında geliyor ama yazamıyorum..Okuma işini de bıraktım zaten..Son okuduğum kitabın üzerinden neredeyse bir ay geçti.."Çok yoğunum" gibi bir bahanem de yok..Diğer herşeye zamanım var çünkü..Sanırım tembelleştim..Şimdide canım çok istedi diye yazıyorum..Çok kötü olursa yarın silerim :)...

Konuya gireyim..Yukarıdaki başlığı her yazımın sonunda kullanmaya çalıştım..Kimden gördüm bilmem..Tahminim Esin Özberk..O da belki..(öyle biri bile olmayabilir)..Şimdi kalkıp O'na bakmaya üşeniyorum..Sanırım siz bile bir an google sayfasını açmayı düşündünüz..Zahmet etmeyin ben baktım..Google'da öyle ünlü biri yok..Neyse..Bugüne kadar yazılar biterken neler dinlemişim diye göz attım eski postlara..Belki hakkımda bilmediğim birşeyler görebilirim diye..Sonuç...bilmem..Doğru düzgün dinlediğim bir müzik yok ki..Hiçbir yeteneğimin olmadığı gibi (dikkaayt:başka bir yazı konusu)..Sadece şunun farkına vardım..Çoğunu şimdilerde dinlemem..Sevmediğimden ya da kötü bulduğumdan değil...Hepsinin kötü bir tınısı var bende..Çünkü hiçbiri yalnızca "şarkı" değil..Üstüne hep birşeyler ekledim..Bazen bir hikaye,bazen bir kişi, bazen bir kare, bazen hayatımın bir dönemi...Genellikle de bir insan..O şarkı zamanında hayatımda önemli bir yeri varmış şimdi yok..Şarkıyı dinleyince aklıma geliyor hüzünleniyorum..Pişmanım..Eski "ben"i ve "onlar"ı özledim ben...Artık şarkıyı dinleyemiyorum işte..

Mesela...Şebnem Ferah'ı duyduğumda -özellikle mayın tarlası- karnıma yumruk yemiş gibi oluyorum (hikayesini daha önce yayınlamıştım sanırım..adı "bir ayrılık hikayesi" ya da "en kötü hikayem" idi..Zamanda yolculuktan bakıyorum....yok yayınlamamışım..Yakında -bulursam- yayınlarım)..Aslı..Mor ve ötesi...Gökçe(bak bu da entresan bir hikayeyi temsil ediyor. bunu da yazabilirim)..Özcan deniz..Yaşar..Yonca Lodi..Candan erçetin -özellikle "saçma"-..will.i.am...avril lavigne..helldorado..Malt'ın bazı şarkıları (hala devam ediyor bunun hikayesi)..Ayben gözlerim ağlak..Hatta galatasarayın çıldırın marşı..Hepsinin tek tek hikayesi var..Süper mutlu olduğum günleri(!) hatırlatıyorlar bana..Bugünden farkı yoktu o günlerin ama..Çoğu hala hayatımda zaten...Ya da...belki biraz daha iyi idi..Hiç olmazsa o hallerini daha çok seviyordum..Bazıları hayatımdan temelli çıktı gitti..Bazıları da hala yanımda ama selam bile vermiyorum..(çok değişik bir duygu..Zamanında hayatımda çok önemli bir yer kaplarken şimdi yakın ama olabildiğince uzak...yabancı işte..[[inşallah hikayeyi bulabilirim:)]]..

Uzun lafın kısası -ne kadar sevsemde-o şarkıları bir daha asla dinleyemem...Çok fazla uzattım..Bu da öylesine bir yazı oldu..İlk defa serbest saçmaladım..Umarım tahminim kadar kötü olmamıştır :)..Çok kötü olduysa yorum kısmına mesaj bırakın..Biterken Pamela Spence-İstanbul çalıyordu..Kendinize iyi bakın efendim..Ayrıca bu son "biterken...." yazışım..Artık bu alışkanlığa son veriyorum..(hemen bunu söylesem daha kolay olurdu sanki)

10 Kasım 2008

ATAM'A MEKTUP

Seni özlüyorum Atam. Sesini hiç duymadım, yüzünü hiç görmedim ama seni düşünerek büyüdüm, senin düşüncelerinle büyüdüm. Ülkeme her baktığımda, taşında toprağında senin izin var. Her sabah ülkemde doğan güneş senin fikirlerinle daha aydınlık, senin sevginle daha sıcak! Her gün soluduğum hava da özgürlük var. Buram buram medeniyet kokuyor, huzur kokuyor ülkem. Yaşadığı tarihin yorgunluğu, zaferlerinin coşkusu var. Sen varsın ülkemde Atam. Ülkemi tanıdıkça seni tanıdım. Seni tanıdıkça daha çok arıyorum seni. Daha çok seviyorum. Ellerini öpemediğim dedemsin. Kahramanısın tarihimin.
Sen, bütün bir ömrünü Türk Milleti’ne, Türkiye Cumhuriyeti’ne armağan ettin, bu ömrün sana bir daha verilemeyeceğini bile bile üstelik. Çözümü biliyor, gidilmesi gereken yolu görüyordun. Bu ülkenin evladı, bizlerin atasıydın. Bizdendin. Ülkemdin. Çözümdün. Çözüm, senin aydınlığında, fikirlerindeydi.

Önce düşmanla savaşmalı, bağımsızlığımızı kazanmalıydık; bağımsızlık senin karakterindi.

Bize yakışan bir rejime ihtiyacımız vardı; “Yeni Türkiye Cumhuriyeti bir halk devletidir, halkın devletidir.” Dedin.

Hedefimiz ileri olmalıydı; ne de olsa “Yerinde duran bir şey geriye gidiyor demektir.”

Parolamız belliydi; “Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur; işte parola budur!”

Ve senin bütün umudun gençlikteydi.
Bu hayata bir mücadelenin ortasında başladın. İki seçenek vardı, kaçmak, mücadele etmek. Sen mücadele etmeyi seçtin Atam. Sen bizlere en zor anlarda bile mücadele etmeyi öğrettin. Öğretmenimiz, komutanımız, atamızdın. Bizler hala başöğretmenin öğrencileri, Kemal’in Askerleri ve Atatürk’ün evlatlarıyız.
Zafere ulaşmak için, çok çalıştın, hiçbir ayrıntıyı atlamadın, yalnız bir şeyi unuttun. Dinlenmek... Dinlenmek için vakit yoktu. Önce düşmanı kovmalı, sonra yeni bir devlet kurmalıydık. Devrimler yapmalı, çağı yakalamalıydık. Ve bunların hepsini bir ömre sığdırmalıydın.
Yaşadığın zorlu tarihin, yorgunluğu vardı üzerinde. Alnının akıyla çıkmıştın, için rahattı. En büyük eserini, devrimlerini, ilkelerini, ülkeni emanet edeceğin Türk evlatları vardı. Şimdi sıra, bu bayrak yarışında, şehitlerin kanıyla sulanmış bayrağını o çok güvendiğin gençliğe teslim etmekteydi. Bu zorlu maratonu onlar koşacak, yeni zaferleri onlar kazanacaktı. Bu ülkeyi artık onlar savunacaktı.
Mermilerin hiç susmadığı o kanlı savaş gecelerinden, medeniyet savaşının zorlu yollarında uyku hiç görmemiş gözlerini artık yumuyorsun Atam. Biliyorum ki bu bir tarihin bitişi, bir kahramanın ölümü değildir. Çünkü 10 Kasım senin bıraktığın eserleri savunma günüdür. Bizler eserlerini hep yaşattıkça sen hiç ölmeyeceksin Atam. Bu yüzden bizler her 10 Kasımda eserlerine daha çok sahip çıkacağız.
Aramızdan ayrılışının yetmişinci yılındayız Atam. Aramızdan ayrılışının diyorum, oysa sen sadece Karadeniz mavisi çakmak çakmak gözlerinle, Anadolu gibi başak başak saçlarınla, ellerinle, bedeninle aramızda değildin. Fikirlerin, aydınlığın, bizi savunan, saran o baba şefkatin, sözlerin, öğütlerin, emirlerin, hepsi buradalar… En büyük eserin, CUMHURİYET burada, ilkelerin, inkılâpların, senin yolunda ve daima ileri koşacak gençliğin burada ATAM… Onlar hala aramızdalar… Sen hala aramızdasın…

7 Kasım 2008

HAYAT SENSİN

Ona “ACIMASIZ” dediler küsmedi, “KAHPE” dediler kızmadı. Seveni de oldu, sevmeyeni de. Ama hepsi onu üzdü. Sonra birde bencilce “Hayat bana hiç gülmedi.” Dediler. Oysaki gülümsediğini görmek bile istemediler. Asıl suçlu senin gülmeyen suratın ve bencil ruhundu. Sen kaçsan da o seni kovaladı. Peşini hiç bırakmadı. Dost olmak istedi seninle.

Onun suçu ne peki;

-> Kendine engel olduğunda seni önünden çekmek istemesi mi?

-> Sen görmek istemesen de gerçekleri göstermesi mi?

-> Herkes seni terk ederken, “Yalnızlık” maskesiyle yanında kalması mı?

-> Tüm varlığını senin nefesine teslim etmesi mi?

Her şeyin tek sorumlusu ve her şeyde suçluydu hayat! Sana göre… Hayallerin vardı, hani gerçekleştirmeyi hep ertelediğin. Teker teker kaybedince ve artık hayal kuramayacak kadar mantığına teslim olduğunda yine hayattı sana bu kötü sürprizi hazırlayan. Oysa her ertelediğin “zaman” aslında bir fırsattı senin için. Kaybetmeyi sen istedin. Hayat elinden geleni yapmıştı. Görmedin… En güvendiklerinden hançer yedin. Hayat beni sırtımdan vurdu dedin. Çıkarıp hançeri yine hayata geçirdin. Kaçmak istedin hayatın seninle paylaşmak istediği her şeyden. Çünkü yük alamayacak kadar ağırdın zaten, taş taşıyordun göğüs kafesinde. Çünkü kaçmak en kolayıydı. Hiç tatmadın ki mücadele edip başarmayı. Her yenilginde pes etmek öyle kolaydı ki ve tüm suçu hayata atmak… Sen o yenilgilerden zafer yapmayı hiç bilemedin…

Sana en büyük dosttu hayat. Senin bütün bencilliğini taşıdı, ne de olsa sen mükemmeldin, tek suçluydu hayat(!) Hep bu hayat yaptı ne yaptıysa(!) Her şey onun yüzünden... Mi?

Sen onu taşladıkça o ölmedi. Tek suçu hayatın “sen” olması mıydı? Yoksa “sen”in düşmanı sen misin?

UNUTMA, HAYAT SENSİN!

Hayatta başınıza gelen şeylerin sorumluluğunu kabullenmek, mutlaka bir başarıya götürecektir sizi. Yolları biraz zordur. Diktir yamaçları. Siz sadece başarının orada olduğunu bilin ve sakın pes etmeyin. Yaşanan tüm zorlukları görmezden gelerek hayatı kolaylaştırın. Ama onlardan ders çıkarmayı da öğrenin. Emin olun hayat sandığınız kadar zor değil, onu karmaşık yapan bizleriz…

5 Kasım 2008

Oğluma Mektup


Şşt. Evladım. Naber lan? Nasıl gidiyo hayat :). Sen bu mektubu okurken muhtemelen 15inci doğum gününü kutluyor olacaksın. Şimdi "baba bu ne yaa?nerden çıktı bu" diyosundur. Sus lan. Birşey yazmışız oku işte. Ergenlik çağındasın, duygusal sorunların var filan demem dağıtırım ağzını yüzünü. Anneye babaya karşılık verme eşşoğleşşek...

Neyse. Sana nelerden bahsedeceğim inan hiç bilmiyorum. Daha ne iş yapıyorum, nerde oturuyoruz, adın ne...onlardan da haberim yok. Hatta anneni bile şu an tanımıyorum. Ne entresan di mi? Şimdi O oturmuş kime mektup yazmaya çalışıyodur kimbilir...... öhm.. pardon dalmışım. ne diyodum? hah. ama yazıyorum işte. Yazacak konu bulamadım çünkü. Bu yazıyı blogumda yayınlamak için yazıyorum aslında. Sonunda "biterken x çalıyordu" diye birşeyle karşılaşırsan nedeni budur. Hatta neden hep sonda söylüyorum? Mesela "candan erçetin - gamsız hayat" çalıyor şu anda...Bunlardan bana ne diyor olabilirsin. Belki de "mırmırmır...ha evet ya...mırmırmır" şeklinde hızlıca okuyup geçiyorsundur. Bunun için sana kızamam. Ama ben seni bugünlerde de düşünüyorum bil istedim. "Ne yapıyorsun benim için baba" dersen bozuk paralarımı biriktiriyorum derim. Şimdiden 24.95 ytl birikti bile. Daha senin doğmana 15 yıldan fazla olduğunu düşünürsek o zamana kadar bayaa yüklü bir meblağ olmuştur.
---
Bu arada yanımda Burak Amcan sürekli beni de yaz beni de yaz diyip duruyo. Sen tanımaz olabilirsin ama babanın Burak isimli bir arkadaşı var. Şerefsizin önde gideni kendisi*. O ana kadar yasaklamadıysam şimdi söyleyim Burak amcan gibi serseri tiplerle gezmeni yasaklıyorum. Sus. İtiraz etme.
---

Öhm. Neyse oğlum. Sanırım çok sıkıldın. "Üff daha ne zaman bitecek" diye alt tarafa baktığını hisseder gibiyim. Çatlama..Birazdan bitiriyorum. Annenin karnında nasıl 9 ay durduysan artık. Hayret bişi. Satırlarıma son vermeden önce söylemek istediğim bazı şeyler var. Mesela senin gibi bir oğlum olduğu için çok pişmanım. Doğduğun gün (yani bu mektubu okuduğun gün) olmaz olsun. Keşke annen seni doğuracağına taş doğursaymış. Ayrıca sana para biriktirmeme kararı aldım. O parayı şimdi gidip Burak amcanla yiyeceğim. Kendin çalış kendin kazan paranı. Hizmetçin yok burada. Şimdi kaybol gözümün önünden.(çocuklardan nefret ediyorum...)

Sevgiler
Baban

Biterken "Hayko cepkin-bilmezsin" çalıyordu...

31 Ekim 2008

Tanıştığıma Sevindim :)

Sevgili evcilpanda ailesi
Ben Didem, aranıza yeni katıldım. Hayatı tîye alamadığım için bu tarz yazılara uzağımdır. Yani hayatta ki birçok şeye çok fazla önem veririm. Ama elimden geldiğince yazı paylaşmaya çalışacağım. Evcil Panda benim çok ciddi biri olduğumu söylemiş. Sanırım kendisi beni genellikle görev başında gördüğü için öyle düşünüyor. Görev ve sorumluluklarıma önem veririm. Bu nedenle disiplin ve prensiplerden taviz veremem. Ama günlük hayatta ne kadar farklı olduğumu kendisi de biliyor. :) Edebiyat, psikoloji, felsefe, tarih -özellikle siyaset tarihi- büyük ilgi alanlarımdandır. İnsanları dinlemeyi severim, iyi empati kurabilirim ve bugüne kadar benimle konuşup da pişman olan hiç kimse olmadı sanırım. Çünkü bunların yanında iyi sır tutarım. Genellikle sessiz kalıp olayları incelemeyi tercih ederim. İyi bir izlenimcinin az konuşsa bile öz konuşacağı inancındayım. Ayrıca iyi bir izlenimcinin her şeye söyleyebilecek bir sözü vardır.

Yazılarım genellikle hayal ürünüdür. Kimse için bir şiir yazmamışımdır belki de. Ama çevremdeki olayları ilham kaynağı olarak kullanırım. Yazdığım bir şiir aşk şiiri gibi gözükse bile bu benim ne aşık olduğumun ne de bir sevgili için yazıldığının kanıtıdır. Hayalperestimdir... :)

Aklıma şuan bunlar geliyor. Sizlerle tanıştığıma sevindim :)

30 Ekim 2008

Tanıştırdığıma Sevindim

Müjdeler olsun...Nur topu gibi bir pandamız oldu..Zaten uzun zamandır yeni bir renk katmak istiyordum bloga.."Didem" adlı (nicki de bu sanırım) arkadaşımız beni kırmadı ve beraber yazmayı kabul etti..Yakında kendisini tanıtır ama ben biraz tiyo vereyim size..İlk blog denemesi..Daha çok melankolik yazılar yazmayı sever..Şiir yazdığı da görülür..Son derece ciddidir..Sanırım yazıları da öyle olacak (-sonunda panda da ciddi birşeyler okuyabileceğiz)...Sanırım bu akşamlık bunlar yeter..Sonra devam ederiz yeni yazarımızı çekiştirmeye..Sevgili blogger alemi bu Didem,Didem bunlar da çok sevgili blogger alemi :)..

29 Ekim 2008

29 Ekim Pandası

Hepinizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun...Hazır Blogger'da açılmış :P...
(*Ayrıca şu yazıda adı geçen "gıcık" sonunda ziyaretimize geldi..Bizi unutmamış, -biraz burukta olsa- sevindim:P...)

25 Ekim 2008

Ne Desem?


sevgili internet sansürcüsü;
size önce kafam girsin, sonra bir daha girsin...
hatta ne kafamı direk ben gireyim...
kızdın mı??o zaman tüm blogger alemi girsin...
bugüne kadar blogger'da yazmış ve okumuş olduğum her kelime tek tek girsin..
yetmedi toptan interneti sökün -ki zaten yakında hiçbir işe yaramayacak- üstüne oturun..
belki o zaman birşeyleri anlarsınız..
anlamadınız mı?
o zaman söyleyinde laptopumu göndereyim bir de onun üstüne oturun..
bu konuda diğer internet kullanıcılarında seve seve size yardım edeceklerini tahmin ediyorum..
buyrun size kapatma sebebi...
şimdi blogumu kapatabilirsiniz...
not...bir de worldpress diye bir arkadaş varmış...onunda kafası uzun zamandır size girmek istiyormuş..sevgiler...

önemli:Bloggera sorunsuz girmek istiyorsanız şuraya bir bakın derim..Tabii böyle bir sorununuz varsa nasıl buradasınız anlayamadım :)...

23 Ekim 2008

Süper Panda

Pek çok insan gibi uykuya dalma problemim var..Özel bir nedeni yok..Kendimi bildim bileli o yatma ile uykuma durumuna geçme arasında epey sorun yaşamışımdır..Bu boş (diyecek başka kelime bulamadım) zamanda hayal kurarım,düşünürüm,-sabaha unutulmak üzere- süper projeler yaparım vs..Arada sırada ise -genellikle konu sıkıntısı çektiğimde- "ben x olsam" oyununu oynarım..Geçtiğimiz gecelerden birinde süper kahraman olsam ne olurdu diye düşündüm..Ama önce hangi süper gücümün olacağına karar vermek lazım....

-Uçabilsem?Yok istemem..Yürürken yoruluyorum ben..Uçmak kaç kat daha zor..Şimdi kim uçacak?Hem yükseklik korkum var benim..

-Geleceği görebilsem?İstemem..Kendimi biliyorum çünkü..En ufak olayın sonunu görebilmek için geleceğe giderdim..Hiçbirşeyin tadı kalmaz...

-Gözlerimden ateş çıkarsam?İnsan ırkı için bir felaket olurdu..Zevkine günde yüzlerce insan öldürürdüm...ayrıca her gün mangal yapardım -o başka-...

-Zihin okuyabilsem?Herkesin herşeyini bil..İğrenç bir duygu..

-X-ray gözlerim olsa?Bir kere ben bu gücü kontrol edemezdim..diyelim ki adamın cebinde silah var mı yok mu ona bakacağım..en az iç organlarına kadar giderdim..kontrol edilmesi kolay bir güç alayım ben...

-Zamanı durdurabilsem?Ne yapcam..Zamanı durdurup adamın burnuyla mı oynayacağım?Ya da pantolonunun markasına bakarım di mi..Geeç...

-Ölü insanlarla konuşabilsem?Korkarım bir kere..Ne öyle ağzı yüzü dağılmış zombilerle konuşcam..Tanımamazlıktan gelir yoluma devam ederim...

-Anormal güçlü olsam? Kendimi kontrol edemem, bir dokunuşta herşeyi yıkarım..Ondan sonra süper kahraman olmuşun neye yarar?

-Görünmez olsam? Kimse seni hesaba almıyor gibi..Görünmez olduğumu unutup depresyona girerim...

-Örümcek hislerim olsa?Çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için sürekli tehlikeli ortamlara girerim..Olmaması daha iyi gibi..

-Çok uzaklardaki sesleri bile duyabilsem?Şimdi duyulacak ses var duyulmayacak ses var..Dünyada 6 milyar insan olduğunu kabul edersek ben kimi duyacağım şimdi?

-Sesimle binaları patlatsam?Bu özellik zaten bende var..Binaları patlatamasam da insanları kaçırmaya yetiyor..Ayrıca banyoda hep şarkı söylediğim düşünülürse sağlam bina kalmaz..

-Ölümsüz olsam? Kim yaşayacak şimdi?

-Hayvanlarla konuşsam? İnsanlar bitti sıra hayvanlara mı geldi?

-Direk Batman olsam? O para bende olsa hiç Gotham-City ile uğraşmam..Dünya turuna çıkarım mesela...

Gördüğünüz gibi bir yetenek beğenemedim..Beğensem dünyanın bir sorunu kalmayacaktı ama kısmet işte:D...(biterken "Miley Cyrus - 7 Things I Hate About You" çalıyordu)

12 Ekim 2008

Mutsuzluk...

çok garip bir şey keşfettim bugün..sebepsiz yere çok mutlu veya mutsuz olabiliyorum..bu huyumla ilgili başkalarından fazlaca söz işitmiştim ama insan kendi fark edince daha kötü oluyor..evet ben bir "dengesiz"im..bugün yine o mutsuz olma saatlerinin birinin içindeyim..kendime onlarca mutsuzluk nedeni buldum..bunlardan birini sizlerle paylaşmak istedim..

aslında sadece bana ait değil bu..sanırım her insan hayatında en az bir defa düşünmüştür (yada ben öyle düşünüyorum)..hakkındaki çoğu şeyi bildiğiniz -hatta karşılaşsak kırk yıllık tanışıyormuş gibi hissedeceğimiz- insanlar bizi TANIMIYOR..dünyada olup olmadığımızdan bile haberleri yok..ne kadar entresan (belki acı) değil mi?

mesela şu insan beni tanımıyor/büyük ihtimal hiç tanımayacak...o benden habersiz şimdi oturup içkisini yudumlayıp film seyrediyordur belki..ben de dünyanın herhangi bir yerinden kulaklarını çınlatıyorum..ama o kimin kulağını çınlattığını bile bilmeyecek...rezalet...

biterken cnbc-e'de madman'in tanıtım şeysi çalıyordu..araştırdım..david carbonara-babylonmuş..çok güzel melodisi var..

9 Ekim 2008

Tanışalım..Ben de Panda

Blog aleminde "mim" diye yeni bir şey çıktı..Daha doğrusu öncedende varmış ama ben yeni gördüm..Peki ne demek bu mim??Kabaca; okunan bir yazıdan pası alarak konuyu kendine monte etmek(kendine göre yorumlamak)..Sanırım böyle bir şey..En azından ben bunu anlayabildim..Bu olay benim öncedende yaptığım birşeydi..Ama tabiri bilemediğim için ben onları mimden saymıyordum..Bu yüzden "mim"i öğrenir öğrenmez ilkini yapmak için aramaya koyuldum..Fazla uzağa gitmemiştimki karşıma şu çıktı..Hiç pası kaçırırmıyım?Uzak mesafeden gelen pası göğsümde yumuşattıktan sonra biraz allayıp pullayıp Allah ne verdiyse vurdum..Gol mü değil mi bilmem ama top (mim) gitti sayılır..Birazdan yola çıkacak işte..Neyse..Mimlerinizi beklerim efendim:)...Ama önce..Tanışalım..Ben de Panda...

1)En başta şunu söyleyim dünyanın en zevksiz adamı benim...Utanmadan Fatih Ürek bile dinleyebilirim..Hatta sahneye çıkıp "hadi hadi"yi söylediğimi daha önce yazmıştım..

2)Kişiye özel karekterlerim vardır..Farklı insanların yanında farklı kişiliklere bürünebilirim..Konuşmam,tarzım,yürüyüşüm vs. herşeyim değişir..Bazen düşüncelerimin bile değiştiği görülür..

3)Stresliyim..Ufacık bir sorun bile olsa onu gözümde büyütebilirim..Hatta sinir krizlerine girerim..Bu konuda nickimle mükemmel bir uyumum vardır..Bildiğiniz gibi pandalar ormandan gelen en ufak bir ses yüzünden streslenip ölebilirler..Ben ölmesemde çıldırma noktasına gelirim..

4)Kendilerine manyak, çatlak diyenlere gıcık olurum..Hemen kendilerine angut,dangalak,gerizekalı,moron gibi lakaplar öneririm (tabii ki içimden)..Nasıl olsa hepsi de aynı kapıya çıkıyor..

5)Dağınığım..Aynı zamanda dağınıklıktan nefret ederim..Ama ikisini bir arada gayet güzel götürebilirim..(nasıl diyenlere özel not:Dağınık yerden kaçarım..Bir gün mutlaka keyfim yerinde olur..O zaman düzenlerim..)

6)Özenirim..Gördüğüm güzel bir giysinin ardından "Ah şu gömlek(/t-shirt/pantolon vs.) bende olacaktı kii" derim..Ama aynı ürünü bulduğumda bana olmaz..Üzerimde b.k gibi durur..Durumu kurtarmak için "yok yok onunki farklıydı" derim..

7)Çocuklardan nefret ederim..Elimden gelse hepsini büyüyünceye kadar bir adaya kapatırım..Sevdiğim çocuk sayısı çok azdır..Onlarla da asla "çocuk gibi" konuşmam ve oynamam..Mızmızlanmaya başlarlarsa fena azarlarım..Bana göre dünyadaki en iğrenç şeylerden biri çocuk ağlamasıdır..Ayrıca "ben hala çocuğum" diyen insanlardan da duble nefret ederim..Derhal o çocuğu büyütmelerini isterim..Etrafımda çocuk gibi konuşan biri varsa oradan koşarak uzaklaşırım..Lunaparklar asla girmeyeceğim yerlerdir..Palyaçolara karşı zaten fobim var..İçinde "çocuk çetesi" geçen hiç bir filmi izlemem...

8)Komplo teorileri ile kafayı bozan insanları pek sevmem..Özellikle "dünya sadece 4 ailenin elindeee..onlar ne istiyorlarsa onu yapıyorlağğr" gibi konuşan insalara kafa sallar geçerim..Doğru olsa bile -o ailelerden biri benim ailem olmadığı sürece- umrumda değil..

Ve adım "Enis"...Panda değil..Tanıştığımıza memnun oldum efendim...

4 Ekim 2008

Röportaj :Testere

Panda olarak yine olay yaratacak bir işe imza atmış bulunmaktayım..Daha önce kimsenin röportaj teklifini kabul etmeyen "testere" ile buluşup eğlenceli bir röportaj yaptım..Bunu sizle paylaşmanın haklı grurunu yaşıyorum efendim..Okurken eğlenmenizi dileği ile..İşte karşınızda birçok bilinmeyen gerçeğin cevapları ile testere..


Öncelikle röportaj teklifimi kırmadığınız için teşekkür ederim bay Jigsaw..
Önemli değil..Seninle röportaj yapmak benim için bir zevk Panda..

Yalnız anlamadığım bir nokta var..3üncü filmin sonunda ölmüştünüz..Benimle nasıl röportaj yapabiliyorsunuz?
Bu bir...kaset kaydı Panda...Ben öldüm diye herşeyin bittiğini mi sanıyorsun?ha?

Amanın..Oyun başlamadan sorulara geçelim en iyisi..
:)

Öncelikle testere olmanızdaki amaç ne?
İnsanları yanlışlarından döndermek,onlara iyilik yapmak tabii ki...

Yeme bizi John..Onca film boyunca Amanda dışında kurtulan olmadı..O da sizin yüzünüzden ölmüştü zaten..Nasıl iyilik bu?İnsanları yanlışlarından döndermek için temiz bir dayak atsan daha kolay olmazmıydı?Bizim ülkemizde böyle yapılıyor ve çok başarılı mesela..
(John bozuluyor)tabii..bu da bir bakış açısı..

3üncü filmde bu işe başlama nedenim trafik kazası demiştiniz..Sonra bir madde bağımlısının çocuğunuzu öldürmesi yüzünden testere olduğunuz iddia edildi..Gerçek başlama nedeniniz ne peki?
Aslında baba mesleği bu..Benim babamda testere idi babamın babasıda..(gülüşmeler)

İlk oyun neydi peki?
Mahallemizde Almanya ile ilgili malum geyiği yapan bir adam vardı..Buna laboratuar ortamında zehirli bir gaz verip Almanyaya yolladık..Ya gazı çıkaracaktı ya ölecekti..Sonuçta Almanlar tarafından bir güzel dayak yedi geldi...

Gördüğümüz kadarı ile çok masum bir oyun..Ne oldu da görevler birden bire canileşti?
Söylediğin gibi anne karnındaki çocuğumu öldürdüler..O günden sonra oyunları biraz abartmış olabilirim...

Yenisini yapamaz mıydınız?:)
Doğruyu söylemek gerekirse; o benim aklıma da geldi ama eşşekoğlueşşek senaristler kabul etmedi.."Yoksa filmi çekmeyiz" diye beni tehdit ettiler..Ben de oyunların şidddetini artırmak zorunda kaldım...

Oyunları John ile Tubitak dönüşümlü olarak hazırlıyor gibi dedikodular var..Hatta Tubitakın hazırladığı oyunlar daha zor oluyormuş..Doğru mu?
Yok öyle birşey..Hepsini kendi ellerimle hazırlıyorum..Bu dedikoduları niye çıkarıyorlar anlamıyorum..Aynı şeyi Öss sınavı içinde yapıyorlardı eskiden..

Bildiğimiz kadarı ile hiçbir maddi geliriniz yok..Oyunları nasıl hazırlıyorsunuz?
Sponsorlarım var..Mesela oyunlarda kullandığımız bıçaklar Kütahya Bıçak Sanayiinden geliyor..Öyle böyle idare ediyoruz..

Ne kadar devam edecek testere serisi?
İyice suyunu çıkarasıya kadar devam edeceğiz..Tahminen 999 film filan olur..Her bir testerenin 3 film dayandığını düşünürsek sonunda herkes kendi kendinin testeresi olacak..

Oyun oynamaktan çekindiğiniz isimler var mı?
Tabii ki var..Lost adasındaki Benjamin Linus'dan çok çekiniyorum mesela..Onunla 2 dakika konuşsam kendime oyun hazırlamaya başlarım herhalde..Birde sen varsın...çünkü çok mızıkçısın..(burda John gülüyor)

İsterseniz birazda özel hayatınıza girelim..Jigsaw boş zamanlarında ne yapar?
Şu günlerde zamanım en iyi yanık kremini araştırmakla geçiyor..Malum..bulunduğum yer fazla sıcak..Çok insanın ahını almışım hayattayken..

Amanda?İsterseniz okurlarımızla onu nasıl tavladığınızı anlatın..
İsterseniz o sır bende kalsın :)

Gitmeden önce son sözleriniz...
Eşşhedü en laa ilahee......( xP )

Biterken "gokce - aradım seni" çalıyordu :)..

2 Ekim 2008

Eğer Öleceksem 2!...

bildiğiniz gibi geçen hafta bir mim atmıştım blog alemine. "ölmeden önce yapacağınız 7 şey nedir" diye sormuştum. hatta kendimede 5 kurban bulmuş; cevaplamamaları halinde ısdırapları olacağımı-evlerini kundaklayacağımı filan anlatmıştım. yaptığım bu nazikçe ricadan sonra sağolsunlar iyi kötü hepsi bir fikir beyan etti(yeşim özdemir dışında). elimde geniş bir mim cevap yelpazesi var. kimi "ne lan bu? böyle mim mi olur? doğru düzgün mimlerle karşıma gelin hulayyn. evcil panda akıllı olsun akıllı" diye cevap verdi. kimi "şu an meşgulum canım sonra dönücem ben sana" diye başından savdı. "bana 7 gün yetmez hacı 7 yıl olsun" diyen bile oldu. ama hepsi güzel cevaplardı...kıskandım. mimi cevaplayan kurban arkdaşlara teşekkürü borç biliyorum. ve işte karşınızda benim "bucket list"im.


-1-çevremdeki insanlara haklarındaki gerçek düşüncelerimi söylemek.

-2-günümüzdeki hava koşullarını da düşünürüsek yağmurlu havada gökyüzüne birşeyler itiraf etmek(bkz.how i met your mother1x22). mesela son anda söylemekten vazgeçip "ne söyleyeceğimi unuttum" dediğim şeyleri söylebilirim. maksat içimde kalmasın (evet hiçbirini unutmadım).

-3-sevdiğim biri ile tüm bir gün boyunca film izlemek. bir battaniye altında ve sınırsız patlamış mısırla. sonrasında da o uykulu kafa ile gün doğumunu izlemek.

-4-sesim ne kadar berbat olsada bir şarkı kaydetmek.

-5-hayatımda birkez bile olsa tenis,paintball ve lazer-tag oynamak.

-6-evimde ve kendimde bir türlü cesaret edemediğim değişiklikleri yapmak. mesela evimi kendim boyamak,sevmediğim eşyaları yakmak, piercing taktırmak, saçımı kırmızıya boyatmak.....(sonradan aklıma geldi:kesinlikle dövme yaptırmak)

-7-son olarakta monaco'ya gitmek. sanırım buna yetecek kadar param var.

30 Eylül 2008

bugünbayramerkenkalkınçocuklar

Ne bayramı olup olmadığı tartışıladursun sizin "herbirşey bayramı"nız kutlu olsun efendim. Bu sene ilk defa "eski bayramlar" lafı çıktı ağzımdan. Eskiden ahım şahım bayramlar geçirdiğimden filan değil. En ufak farkı yok bana göre ikisi arasında. Neden bilmiyorum ama insan bir zaman sonra "eski bayram" sempatizanı oluyor. Ben de biraz erken başladı. Elimde bir parça nedensiz hüzünle bu satırları yazıyorum. Sonrasında oturup birkaç yazı karalayacağım. Gün sonuna birini(wordle zımbırtısı) yayına sokarım diğerini(eğer öleceksem 2) de hafta sonuna doğru yayınlanmak üzere taslaklara kaydederim. Sanırım böyle yapacağım. Tekrardan herbirşey bayramınızı kutlarım. Kendinize iyi bakın efendim. (biterken çalan birşey yoktu.dur ben bi şarkı açayım)

edit:"wordle zımbırtısı" başka bir bahara yayınlanmak üzere taslaklarda(yayına sokacak kadar güzel bulamadım). "eğer öleceksem 2" ise perşembe gününe planlanıldı.

28 Eylül 2008

Eğer Öleceksem!...

"...Hayatlarını ölümü bekleyerek geçirmek yerine yapamadıklarının listesini çıkararak birlikte bu listeyi uygulamaya koymaya karar veren iki arkadaşın filmi..."

the bucket list filminin kısaca tanımı bu. kanser olan iki kişi arkadaş bir liste hazırlıyor ve listedeki maddeleri gerçekleştirmeye uğraşıyorlar. daha filmi izleyemedim ama "yakın zamanda izleyeceğim filmler" listeme ekledim. şimdilik beni sadece konusu ilgilendiriyor(izledikten sonra bakalım ne olacak?). tam bir geyik konusu. "ölmeden önce yapacağınız şeyler nedir?". konuyu biraz sınırlandırayım. 1 haftlık ömrünüz var. elinizde sınırsız para ve imkan yok(tutupta dünyayı gezmeye kalkmayın bütcenizi bilin). istekler imkan dahilinde olsun (madonna ile bir gece istiyorum ben filan demeyin). ve sadece 7 istek (100 tane filan yazıpta yormayın beni). güzel bir mim konusu çıktı işte. bu mim Aydan Atlayan Kedi,Gay-yor,Yasemin yıldırım,blogmania editörü,rogue ve yeşim özdemir'e gitsin. tabii diğer arkadaşların cevaplarını da bekliyorum.bunlar piyango sonucunda çıkan (gayyor dışında o özel meraktan girdi buraya :))kesin cevaplasın dediğim arkadaşlar (cevaplamaları için sürekli baskı yapacağım bunlara.siz yırttınız anlayacağınız). sonra da kendi listemi açıklayacağım. haydin rastgele.

p.s.:Daha filmi izlemedim lütfen yorumlara spoiler yazmayınız(ve evet biliyorum.yazıda çok fazla parantez var).

24 Eylül 2008

"yaşamdan dakikalar"

-Dıt dıt...saat...sıfır sekiz...kalkma vakti..
+hıaaööö(uyanırken çıkan acayip ses)...kim oynadı ya saatle...en az 5-10 dakika daha uyurum ben...

...

+hımmsss(biraz daha ılımlı bir nefes ve beyin düşünmeye başlar)...amann..geç kalıyorum..

...

(•̪●)acelece giyinilir...anne normalde kimseyi oturtmadığı salon koltuğuna oturmuş el işi denilen şeyle uğraşmakta(•̪●)
-aaa oğlum...saat kaç olmuş...dershanen yok mu senin?
+uyuyakalmışım ehehe (içses:insan lütfedip bi uyandırır)
-iyi iyi(umrunda bile değil)..sallanmada çabuk yetiş..iyi dersler...
+...(içses:iyi?...ders?...peki...)

...

-evladım...okula mı gidiyosun?
+eet blabla hanımteyze...(içses:sanane)
-oh oh oh..iyi eğlenceler sana...
+teşikkürlers...(içses:yuh..o ne demek lan..lunaparka mı gidiyorum?)
...

(•̪●)evin önü..blabla abi dükkanının camını silmekte(•̪●)
-ooo koç..erkencisin..
+biraz öyle...(içses:koç?!...)
-nereye?
+dershaneye(içses:...bir daha sana bilgisayarını yaptıran top olsun..)-iyi dersler o zaman sana koçum..
+sağoluns..(içses:bu ne lan..dakka bir gol 3..anlaşdınız mı hepiniz?)
...

(•̪●)merdivenler..fırlamanın teki ile karşılaşılır(•̪●)
+günaydın..
-ne günaydını yarraam..daha uyanamadım bile..
+...(içses:sağol..hatrımı sorman büyük incelik..sen nasılsın?bir dahakine hatırlatta orta yerde sana selam vermeyim)

...

-şimdik haş eşittir ve-sıfır çarpı te artı beş-te-kare...
+tak tak
-ooo...kimler teşrif etmişler...keşke gelmeseydiniz biz ayağınıza gelirdik..
-,+geçebilirmiyizs?! (içses:yine mi başladı bu okul?)

21 Eylül 2008

son dakika haberleri


buraya uzun bir yazı yazmayı düşünüyordum ama yazamayacak kadar yoğun durumdayım. bu yüzden söyleyeceklerimi söyleyim ve gidiyim ben...

-1-gay-yor'un annesi sonunda oğlunun gay olduğunu öğrenmiş. hem de GOOGLE aracılığıyla. sevgili gayyor. şu anda üzüldüğünü biliyorum ama belki de hayırlısı böyledir. zaten annene söylemeye uğraşıyordun. öyle ya da böyle annen durumu öğrendi. şimdilik sana kırılmış gibi duruyor olabilir ama ben eminim biraz zaman geçince o eski güzel ilişkinize geri döneceksiniz. annenin kulaktan dolma bilgiler yüzünden korkması normal. ama -senin söyleminle- okuyan/düşünen bir insan o. yakın zamanda gay olmanın kötü birşey olmayacağını öğrenir. kendini boşuna üzme. "yüreğinle kal":)

-2-rectoa 'tırt hikaye' yazma işine veda etti. umarım yakın tarihte geri dönersin. tüm hikaylerini o kadar keyifle okuyordum ki. 2inci yazıdan itibaren ısrarla takip etmiştim. hatta birkaç hikaye de ben yazmaya çalışmıştım. vedası erken geldi. "geri dönüş olabilir" diyor. inşallah erken olur. o zamana kadar ben de birkaç hikaye yazabilirim. ama rectoa'nın yazdıkları ile benimkiler arasında dağlar kadar fark var. bu yüzden hikayelerini (dolayısı ile kendini) fazla özletme hocam :)

-3-bakalım yazıda hiç büyük harf kullanmayınca ne olacak? 'iki nokta'yı da attım. tek noktayla idare edeceğiz artık :)

-4-biterken miley cyrus - 7 things i hate about you çalıyordu. sizi sevdiğimi biliyorsunuz. kendinize iyi bakın :)

14 Eylül 2008

Kısa Parça vol.4

@Kısa Parça artık geleneksel oldu..Ayda bir tane çıkıyor..Yazı olamayacak kadar kısa düşüncelerimi böyle yazmak işime de gelmiyor değil açıkçası..

@Yazın bittiğini klimanın sesine tahammül edememeye başlayınca anladım..

@"Aman Allahım Yoksa,Yoksa Okullar mı Açılıyor?"..Bu cümleyi kullanabilmek için bir hafta bekledim..Buraya nasipmiş..(cümle rogueye ait)

@Fashion Forecast adlı yazıda moda hakkında dahiyane(!) fikirlerimi sizlerle paylaşmıştım..Etrafımda kime baksam tavsiyelerime yavaş yavaş uyduğunu görüyorum..Teşekkürler Müge teşekkürler Türkiye:)...

@Aldatma mini-yazısında koyduğum resim "Kim ki Duk'un Boş ev(Bin Jip)" filmine aitmiş..Mellö söyledi..Mellöye teşekkür eder filmi en yakın zamanda izleyeceğimi belirtirim..

@10 Eylül günü patlama filan olmadı..Deney %98.96 gibi bir başarı ile başlamış..Stephen Hawking bizi o kadar gaza getirmişti oysa ki..Ben bilim adamları yerinde olsam bir iki yalancı patlama yapardım..Maksat Hawking rezil olmasın..

@Yeni bir hastalığım var artık.."Konuşurken bolca neyse ve o da güzel deme hastalığı"..

@Prison Breakte 4.sezon 3. bölümünde T-Bag bıyık bıraktı..Bildiğin Türk bıyığı..Yılların "en hayvan kötü adamı"artık Şen bakkal sahibine benziyor..

@ Muhafazakar eşcinsel Cemil İpekçiden sonra muhafazakar satanist gördüm..Hemde iki tane..Camiye önünde pentagram işareti olan arkasında "satan" yazan t-shirtlerle gelip efendi efendi namazlarını kıldılar..(işaretin anlamını bildiklerini farzediyorum)

@Bazen bir kişiye o kadar çok sinirleniyorum ki en ince ayrıntısı ile onu nasıl öldürdüğümü düşünüyorum..O anlarda kendimden korkuyorum..

@Ne zaman şarkıcı Gökçe'yi görsem aklıma yazar Pucca geliyor..Ne alaka ise...

@Gossip Girl dizisini izleyince canım dedikodu sitesi çekti..Pandayı kapatıp dedikodu sitesi mi açsam?Ama benimki Dudullu postasına benzer..

@Son günlerde kulaklarım çok fazla çınlamaya başladı..Kim küfrediyo arkamdan???

@Felsefe çok fantastik bir şey..Hakkında o kadar konuşulduktan sonra "aa çok doğru" dedim ama ne söylendiğini hatırlamıyorum..Sadece üstüme beni mutlu eden garip bir his çöktü..Yılların felsefecileri bile birşey bilmediklerini iddia ediyorlar..Rengini tutturduğun sürece sçmakta serbest..Sevdim ben bu işi..

@Sessiz ve sakin ortamlarda hem gülen hem arkadaşına bi şeyler anlatmaya çalışan kız vardır ya..Hani gülmekten ne dediği tam anlaşılmaz(arkadaşı da dinlemez onu)..Eyoov filan der konuşurken..Affedersiniz ama ben o kızın taa....neyse..

@Birde "erkek gibi kız" vardır..Sürekli "ah ben erkek olacaktım kii" ile başlayan cümleler kurarlar..(bkz.içimdeki kusma aşkı bambaşka)..

@Eski kız arkadaşınızın "artık umrumda bile değil","unuttum gitti bile" dedikten sonra her hareketinizi takip etmesi ve hakkınızda konuşması....

@Peki e.k.anın* arkadaşının gözünüzde değerlenmesi..Onunla konuşmayı özlemek (ya da ondan hoşlanmak)..Ama e.k.a'nın "beni kıskandırmak için yapıyoo" dememesi için konuşamamak..Sadece uzaktan mal mal izleyebilmek..Dünyanın en berbat durumları listesinde rahatlıkla ilk 3'e girer..

@Evet.."Kısa Parça" Alpay Erdem'e feci şekilde benziyor..Daha doğrusu benzetmek için elimden geleni yapıyorum..

@Koçnet-Biri Adsl reklamını ne zaman görsem Ferhat Göçer'in "biri banaa gelsiin o daa sensin" şarkısı aklıma geliyor..

@"Zalimin zulmü varsa..." diye başlayan sözü duyunca da Şebnem Ferah'ın "Can Kırıkları"nı düşünüyorum...(-beenim caaaan kırıklarım var...)

@Yakın zaman içinde blogun maskotu panda ile röportaj yapmayı düşünüyorum..(önce biraz daha kendimi kaybetmem lazım)..

@Bir Kısa parça'nın daha sonuna geldik..Başka bir kısa parça da görüşmek üzere..Sevgiler..Dedikoducu Panda :)..(biterken Fergie-Party People" çalıyordu)

10 Eylül 2008

Geçmişten Mektup

Sevgili E40739...

Sana bu mektubu geçmişten,06.Eyl.08’den yazıyorum..En iyi ihtimal 10 Eylülde eline ulaşacak..Kim olduğunu bilmediğim için sana e40739 dedim..Eğer insansan çok sevinirim...Çünkü sen yaşıyorsan bende büyük ihtimal (ecelim gelmemişse) yaşıyor olacağım...Bu yazıyı da “ne gündü ama hehe” diyerek okuruz...

Ama eğer acayip bir uzay canlısıysan(hani şöyle yeşil renkli gözleri kafasının üstünde)..İşte o zaman -korkarım- insanlık tarihinin sonu gelmiştir..Ve sende büyük ihtimal yok olma nedenimizi araştırmak için buradasındır..Keşke zahmet etmeseydin..Ben bu mektubu yazıp evren boşluğuna atacaktım..(tabii siz gelmeye zahmet etmeyip olayı bu mektuptan da öğrenmiş olabilirsiniz..ihtimalleri bilemiyorum)..Yok olmamızın tek nedeni o şerefsiz bilim adamlarıdır..“Bigbang Teorisi”ni yeniden denemeye kalktılar..Sonra da ellerine yüzlerine bulaştırdılar ve güzelim dünyayı yok ettiler (tamam ahım şahım bir dünyamız yoktu..hatta son yıllarda suyu çıkmıştı diyebiliriz ama hiç olmazsa üzerinde yaşıyorduk)...Bilgilerinize sunuyorum...

Gelelim vasiyetlerime..Bu mektubu okuyorsanız vasiyetlerimi de gerçekleştirmek zorundasınız..İlk olarak “beni şuraya gömün-yakın-yıkın” gibi salakça isteklerde bulunmayacağımı söyleyeyim..Nasıl olsa yok olmuşum..Beni nereden bulacaksınız?Ama helvamı yapın..Bizim burada adettir..Bol cevizli ve fıstıklı olsun(helvanın nasıl yapılacağını bilmiyorsanız aşağıya eklemeyi düşünüyorum)..Ayrıca gezegeninize bir insanlık anıtı dikin..Biz aramızda kararlaştırdık, sembol olarak benim kafamı kullanmanızı öneriyoruz..Doğacak bir çocuğa da adımı verin ki adım yaşasın...Diğer insanların isimlerini de başka çocuklara verebilirsiniz diyeceğim ama o kadar çocuğunuz var mı yok mu bilemiyorum..Ondan sadece benimkini verin yeter...

E40739..Satırlarıma son vermeyi düşlerken aklıma bir ihtimal daha geldi..Belki de sen patlamadan canlı kurtulmuş bir hayvan çeşidi olabilirsin..Ya da bizim tarafımızdan üretilmiş süper yapay zekalı robotlar..Eğer öyleysen niye bizi de kurtarmadınız lan? Zehir zıkkım olsun o yeni dünya size..Tez vakitte o dünyada yok olur inşallah...(kusura bakmayın biraz sinirliyim..ne de olsa yok oldum..siz vasiyetlerimi gerçekleştirmeyi unutmayın taam mı?)

HELVA TARİFİ: geniş ve derin bir tencerede 250 gr yağı eritin. 500 gr irmiği ve 50 gr fıstığı tencereye alın.orta ateşte fıstıklar pembeleşene kadar kavurun.fıstıklar pembeleşince 4,5 su bardağı kaynar suyu azar azar (ve dikkatlice) tencereye ekleyin.1-2 dakika karıştırın.en son 3,5 su bardağı toz şekeri ekleyin. karıştırarak suyu tamamen çekmesini sağlayın.altını kapatıp, 15-20 dakika dinlendirdikten sonra üzerlerini hindistan ceviziyle süsleyerek servis yapın....

6 Eylül 2008

Fakir ama laik genç

Birkaç hafta önce penguenin kapağında “şirinler İslami tv kanallarında müslüman şirinler olarak yayınlanıyor” diye birşey duymuştuk..Siyaset hakkında pek konuşmam..Özellikle laik-müslüman ayrımından(!) bahsetmekten nefret ederim..Ama aklıma şöyle muzip bir şey geldi..O kanallar şirinlerden sonra eski Türk filmleri yayınlamaya başlasalar ya yine kendi dublajlarıyla...

-Gazoz içer misin Leyla?
-Evet..İçerim Nuri..
(5 dk sonra)
-E hani bana bir şey olmadı..
-Ben o işleri bıraktım Leyla..Kendimi dinimize verdim..O gazozun içine de zemzem suyu kattım zaten..

***
(esas oğlanımıza araba çarpar)
-Aman Alllahım..Aman Allahım..
-Ne oldu abi..kör mü oldun?
-Hayır..Başım kanıyo..Abdest gitti...

***
-Hayır..n’olamaz...biz evlenemeyiz..biz ayrı dünyaların insanlarıyız Necla..Sen zengin ve laik bir fabrikatör kızı..Ben ise fakir ama dinibütün genç..
-Ohh..Cüneyt..Ne olur beni bırakma..Senin için paradan puldan vazgeçerim..5 vakit namazımı da geçtiğimiz yılların kazalarıyla birlikte kılarım..
-Öyleyse Allahın izniyle oldu bu iş..
-Öyle mesudum ki Cüneyt...

***
-Emrah koş aşağı mahallede ananı laik yapıyolar..
-Vicdansızlar...

***
-Necla..Seninle pembe panjurlu bir evimiz olacak..
-Camiye uzaklığı?
-Yürüyerek sadece 1 dakika..
-Ohh..Hemen evlenelim Bülent..

***
-Maalesef kızınız “babası Cuma namazına gitmezse ölür” hastalığına yakalanmış..
-O “sevdiği insanla evlenmezse ölür” hastalığı değil miydi?
-Yok bu hastalık daha kötü...
-İyi o zaman saat kaçta kılınıyo..Söyle de gidelim..
-Hay hay ben giderken sizi bırakıyım..
-İstersen ekran başındaki gençlere de söyle..Onlar da kaçırmasın..
-Saat 13.00te çocuklar..Sakın kaçırmayın...

***
-Bende sizi karı-koca...
-...Durun siz evlenemezsiniz..Çünkü damat hristiyan..
-Dur Necla açıklayabilirim.
-N’ayır..N’olamaz...Beni kandırdın...ühühühü..

***
-P.ç sezercik..
-Ben P.ç değilim tamam mı?Benim babam var..Hem laik de değil..Alın Cuma namazından çıkarken bir fotoğrafı..(burada işin içine biraz montaj da girecek)
-Hmm doğru söylüyo..Aslan sezercik..

***
(Sezercik hasta yatağında)
-İyileşince bana bisiklet alacak mısın amca?
-Tabii oğlum..Hemde en güzelini..Camii yeşili olacak..
-Peki beraber namaza gitcek miyiz?
-Tabii..Hemde her gün..
-Amcamm benim..

***
-Bana annemi anlatır mısın baba?
-Senin annen bir melekti yavrum..
-Nasıl öldü?
-Cuma günü Kuran kursuna giderken dinsiz taksicinin biri çarptı..

Not:Bu yazı sadece eğlence amaçlı olarak yazıldı..Kimseyi küçümsemek gibi bir amacı yok..Zaten yazılanların çoğunun gerçek bilgilerle doğrudan yada uzaktan alakası yok..(Biterken Malt-Dolmuş çalıyordu)

5 Eylül 2008

Aldatma

Fotoğrafı internette gezerken buldum..Nereden, ne zaman buldum bilmiyorum..Sanırım sanatsal bir filmden sahne..Derler ya "sayfalarla anlatamayacağın durumu ufak bir kare ile tanımlayabilirsin"..Aldatmanın en iyi tanımı da bu olsa gerek....

Özür Notu:Aklımda yazmayı düşlediğim onca konu varken canım birşey yazmak istemiyor(son 3 postun pek sevmediğim mini-post olmasının nedeni de budur..)..Sanırım şu sıcaklar yüzünden..Şu sıcakları bi atlatıyım seri üretime geçicem..Söz...

1 Eylül 2008

önemli..

Bu linki ilk ZoitsA nın blogunda gördüm..Ve bende sizlerle paylaşma gereği duydum (resimle başlık da aynen ondan)...Eğer sizde -varsa- blogunuzda,sitenizde vs. ufak bir bilgilendirme yaparsanız iyi olur..Şahsen kampanya son yıllarda gördüğüm en güzel kampanyalardan biri diyebilirim..İsterseniz konuyu Zoitzanın yazdığı satırlardan öğrenelim..Şimdiden hepinize (ve Zoitsaya) teşekkürler..

merhaba..

normalde bloğumda link vermeyi ya da önerilerde bulunmayı sevmiyorum..ama bu seferki farklı..yaklaşık olaeak 2 senedir bu siteden 2 kardeş sahibiyim..imkanlarım dahilinde onların okul masraflarının ailesinin üstüne yıkılmadan okumaları için yardımlarda bulunuyorum.

sitenin içine girerseniz göreceksiniz zaten kesinlikle seçtiğiniz kardeşinize para yardımı yapmıyorsunuz.önce ufak bir hediye ve mektubunuzla başlıyorsunuz sonra öğretmeniyle verilen itribat telefonlarından iletişime geçip onun diğer ihtiyaçlarını yolluyorsunuz..

daha fazla bilgi için buradan

31 Ağustos 2008

Origami Panda Yapımı

İşte bu da tarafımdan yapılmış hali :P...(resim biraz kötü çıktı ama olsun)

30 Ağustos 2008

Pandanın "Yapılacaklar Listesi"

@Herhangi bir şekilde 100 metreyi zaman tutarak koş..Pekinde adamları 10 sn.de koşarken gördün..Bakalım sen kaç dakika da koşacaksın???

@Fist of Zen deki "sixty second serpent snatch’de yarışmacıların cinsel organlarını gerçekten çekiyorlar mı öğren (nerden öğreneceksen?)..Eğer gerçekse ekrana daha irkilerek bak...

@En acilinden 6 post gir..Şu müzik her girişte çalmasın..Hem bloga uymuyor hem insanı bir fena yapıyor...

@ “Zenit yeni Galatasaray mı oldu?” diye dedikodu çıkar..Bugünlerde futbol geyikleri yok...Hortlatmak lazım..

@ “Aşk diye bir şey yok..Varsa da bana lazım değil..Bana çalışma gerek” diye kendini kandır..Kendini ancak öyle kurtarabilirsin..Geceleri rahat bir uykuyu da...

@Topla yapılan spor mücadelelerine girme..Kendini rezil etmekten başka bir şey yapamıyorsun.. “Teğmen oturup çavuş kalkma”
*

@Yeni masaüstü resmi bul..Bu sefer okuduğun bir blogdan alıntı olmasın..(her açılışta akla zoitsa gelmesi nasıl bi duygu anlatamam)

@Sabahın köründe müziğin sesini sonuna kadar açan komşuna suikast planla...

@Facebook’a üye ol..Millet facebook konuşurken kenarda susup kalma..

@ “Merve”ler ile “Kübra”ları birbirine karıştırmamak için yöntem araştır..İkisi birbirine benzer isimler değil..Karıştırınca ayıp oluyor..

@Bilgisayarına Worms World Party oyununu indir.. Hatırladığım kadarı ile zevkli bir oyundu..

@Soyulan derini daha da fazla soymaya kalkma...Hiç hoş değil..

@"We Heart Stuff" diye bir tema var..Bloga güzel olabilir..Bir dene...

Eylül ayında yukarıdaki maddeleri gerçekleştirmeyi planlıyorum..Tamamını olmazsa bir kısmını...Ay içinde ara sıra yapabildiklerimi ya da yapamadıklarımı yazabilirim..

29 Ağustos 2008

...

Bir sabah olsa binbir umutla
Güneş bile açsa............açmaz , saçma

Bir gece olsa, samanyolu hatta
Yıldız bile kaysa..............kaymaz saçma

Kendine iyi bak deme , denmez saçma
Kendime bakarım elbet sen hiç korkma
Kendine kalıyor insan eninde sonunda
Sen bize iyi bak tanrım, sevdalı kullarına

Herşeyi alma, bir küçük eşya
Bırak bana yeter........ Yetmez , saçma

Dön gel uzatma, hayat bu unutma
Zaman bile dursa........durmaz, saçma
...
* *


Kendim birşeyler karalamıştım aslında..Ama biliyormusun 'Gıcık'..hiç biri sana yakışacak kadar güzel olmadı...Ne kadar üzdün bizi gidişinle..farkındasın değil mi?..İnşallah oralarda bizi aramayı unutmazsın..Yoksa yemin ediyorum yanına gelip fena döveceğim seni..O kadar sinirliyim sana..Tamam mı?...Ha?...Gıcık?...Gittin mi?...Güle güle :'(...
Yolun Açık Olsun 'Gıcık' Arkadaşım G.......
Edit:Ne olur bizim için üzülme..Kendine iyi bak..Merak etme..Biz senin yerine de fazlasıyla üzülürüz..Tamam mı lan?:'(

28 Ağustos 2008

Bir Kedinin Günlüğü (vol.2 ep.1)

Slm sevgili Günlük...
Naber :)..(Giriş biraz saçma oldu kusura bakma..Çok özlemişim seni..Ondan :) )..Uzun zaman oldu sana yazmayalı..Ben diyim 5 sen de 6 ay..Patimde yazmaktan oluşan nasır bile geçti..Ama napiyim? O kadar zamandır seni arıyorum.. Yeni sahibim olacak dişi saklamış..

Sahip demişken ben yine sahip değiştirdim günlük (kusura bakma söylemeyi unutmuşum x) )..Bu yeni sahip diğerlerinden biraz farklı..Mesela saçı kıpkırmızı..Burnunda küpe filan var..Geçen gün “sahip yanlış yere takmışın dur ben doğru yere takıyım” diye burnuna atıldım..Bana bağırdı salak şey..Küstüm hiç konuşmadım iki gün..Sonra bana sevdiğim mamalardan almış affediverdim kırmızı kafayı..Neyse..Bu kırmızı kafa ile sabah akşam evdeyiz..Arada sırada bana mama almak için evden çıkıyor o kadar..Çoğunlukla bi kutunun başına oturuyor sonra başlıyor altındaki şeye “tık tık” vurmaya..Bir iki kere ben de yardım ediyim diye yanına gittim beni uzaklaştırdı..Nedenini daha anlayamadım ama kafama takmıyorum..Ara sıra o kutudan müzik çıkıyo (bir kutudan müzik nasıl çıkar?bunu da bilmiyorum) başlıyoruz karşılıklı oynamaya..Sonra benim sana yazdığım o çubuklarla resim çiziyo..Geçen gün benim resmimi çizmiş duvara asmış..Bir sevindim bir sevindim anlatamam..Laf aramızda ben bu kırmızı kafayı seviyorum (sakın ona söyleme :))..Sanırım O da beni seviyo..Bazen biraz kızıyo (özellikle resim çizerken üstüne atıldığımda) ama olsun..Tabii kötü huyları da yok değil..Mesela kumumu hiç temizlemiyo..Birkaç kez durumu protesto etmek için halıya sçtım oralı bile olmadı..Biraz pis galiba..Eğitmem gerekecek..Ahh ahh..Gözlüklü sahibim ile Çilli olacaktı ki...nasıl kızarlardı bana..Yok anam yok..Bu yeni nesil temizlikten filan anlamıyo..

Neyse..Lafı fazla uzattım..Şimdi gidiyim ben..Karşı apartmanda dişi bir İran kedisi var (sahibi de bizim kırmızı kafanın arkadaşı -sürekli bize gelir-)..Ona bakıcam camdan..Henüz bana yüz vermiyo ama bunun Mayıs’ı var..O zaman görücem ben onu..Ehe ehe ehe miyaaauww :)...

Deli-kedi "Kede" 2008
Devam Edecek...

Açıklama:Şimdi adı Panda olan bir blogda kedi ne arıyor diyebilirsiniz..Bu kedi uzun zaman önce yazdığım mini-dizi gibi bir şeydi..Cümleler ve olaylar basit (ve kısa) olduğundan yazarken pek bir eğleniliyor..Özlemişim "kedi" yazmayı -aklımda yazacak yazı da yokken-yazmayı istedim..Yeni sahip,yeni ortam ve yeni bir günlükle yeniden klavyemde "Deli-kedi"(ikinci sezon hesabı)..Arada sırada birkaç kısa bölümle devam edecek..Umarım bu kez son diye birşey olmaz :)..
Biterken çalan birşey yoktu..

Edit:Meğer devam etmeyecekmiş..Bu sonmuş...

26 Ağustos 2008

Fashion Forecast

Sevgili Müge sonunda "bağyanlara özel" blogunu sonunda açtı(linki sağda bir yerlerde bulabilirsiniz)..Bu yeni blogda modadan mı ne bahsedecekmiş neymiş...Bildiğiniz gibi modadan pek anlamam..Bundan birkaç post önce bunu dile getirmiştim..Mesela benim için Milano diyince İnter ve Milan takımlarından başka birşey gelmez..Ama bu yeni blog benim Müge eşşeğinin aklına karpuz kabuğu düşürmem sonucu açılmış(Mügenin yalancısıyım)..Bu yüzden kendimi biraz sorumlu hissettim..Mügeye moda hakkında dahice fikirlerimi verebilemek;onun da bu engin bilgilerimin kıyısından köşesinden yararlanabilmesini sağlamak için (o kadar güzel sallıyordum ki kendimi durdurmaya kıyamadım) moda hakkında biraz beyin fırtınası yaptım..Tabii bu daha çok takoz bir arabanın çalışabilmesi için arkadan ittirilmesine benzedi..Ama ben yılmadım..Araştırmacı yazar kimliğimle(gardrobumu araştırdım) oturma organımdan gelen sallama yeteneğimi birleştirerek bu şaheseri ortaya çıkardım..Adına da "Erkek giyim modası" dedim..Erkekler aşşağıdaki maddeleri okuyup-uygulayarak (üstüne üflerlerse güzel olur) önümüzdeki yüzyılın modasının ince noktalarını yakalamış olurlar..Müge ve moda blogu oluşturmayı düşünen diğer bağyanlarda bu yazıyı tekrar tekrar okusun..Hatta kendilerine notlar çıkarsınlar ondan sonra yazsınlar(-vay anam vay diyim ben sana)..Bundan sonra konusu -atıyorum- metal müzik,bohem tarzı hayat,sanatsal fotoğraf çekme,şarap çeşitleri olan bloglar açmayı düşleyen yazarlar buraya yazsın..Önce gazı vereyim sonra konu hakkında süpersonik bilgilerimi paylaşıyım...Neyse..İşte karşınızda "erkek giyim modası hakkında süper ipuçları"...

-T-shirt+kot pantolon+chuck taylor model convers 3lüsünden oluşan kıyafet gayet güzel ve rahattır..

-Dolabınızda bir keten pantolon ile bol cepli, şişkin -gitarcı pantolonu diye tabir edilen- yeşil pantolondan bulunsun..Özellikle ikincisi..Bazı yerlere çok iyi gidiyor..Hem de çok rahatlar..

-"gitarcı pantolonu"nun üsütne mal gibi t-shirt geçirmeyin..Onun yerine -tercihen- hafif renkli kırışmış gibi duran gömekler var..Onlardan giyinin..

-Conversiniz eskimeye başladıysa bir tekine turuncu bir tekine yeşil bağ geçirerek yeni bir hava yaratabilir/milleti uyutabilirsiniz..Güzel tepkiler bile alırsınız...Ya da gidip yeni bir converse alarak bu şarlatanlık kısmını atlayabilirsiniz..

-T-shirtünüzün önünde salakça yazılar olmasın (örn.çok sarhoştum vs.)..çok antipatik..Bulabilirseniz yazısız alın..

-Kışın sweat-shirt giyin..Özellikle yatay çizgili olanları entellektüel hava veriyor..

-Çalışıyorsanız değişik desenli/şekilli kravatlar denemeyin..Hiç yakışmıyor..Onun yerine takın sade renkli krvatınızı..İnanın daha güzel..

-Ayrıca siyah bir gömleğiniz olsun..Arada sırada siyah takım elbisenizle onu giyin..Mor veya kırmızı kıravatla çok güzel oluyormuş..Ben diyenlerin yalacısıyım..

-G-string,parmak arası terli gibi şeylerden uzak durun..Özellikle g-string..Giydiyseniz de dakika başı düzeltmeye kalkmayın..İğrenç (ama çok iğrenç) bir görüntü..

-Öğrenciyseniz süveter diye tabir edilen yün atlete benzeyen şeyin üstüne rozet takmaya kalkmayın..Ceketlere takmak için üretilen bir malzemeyi süvetere takmak çok salakça(Onun yerine kolye deneyin daha güzel)..

-Benim gibi zayıfsanız yazın bilekliklerden vazgeçmeyin..İskeletor gibi kollarınız gözükmez..

-Bileğinize yakışıyorsa bir bez parçası bile bağlayabilirsiniz..Şahsen ben gördüm..Adama gayet de yakışıyordu..

-Bileklik dışında kullanacağınız aksesuarların bir işlevi olsun..Boşuna taşımayın..

-Özellikle ultra küçük bel çantalarından uzak durun..Onun içine ne sığdırmaya kalkacaksınız Allah aşkına?

-Gözlük kullanıyorsanız güneş gözlüğü kullanamadığınız için üzülmeyin..Normal gözlük daha karizma duruyor(bkz.Kedi ulaşamadığı ciğere pis dermiş)...

-Sakın kalın kenarlı gözlük almayın..Arada bir moda olsada modası çabuk geçiyor..

-Bekarsanız t-shirtleriniz çoğunlukla siyah olsun..Böylelikle "ay hemen kirlendi" sorununuz olmaz..

-Pantolonlarınızın cebine Allah ne verdiyse tıkıştırmayın iğrenç duruyo..Onun yerine ceket ceplerini tavsiye ederim..

-Kemer diyip geçmeyin..Bir kemer bile herşeyi değiştirebiliyo..Paraya kıyıp iyi bir kemer alın..

-Her gördüğünüz şeye özenip her yerde o ürünü aramayın..%70i size yakışmaz..Adam iyi taşıyo işte..

-Alışverişinizi Boyner,Collezone gibi bol ucuzluk olan yerlerden yapın ki sonradan "ay hemen niye böyle oldu o kadar para vermiştim halbuki" gibi cümleler kurmayın..

-Yazıyı "moda insanın kendine yakışanı giymesidir" gibi tırt bir cümleyle bitireceğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz..Sırf yakışıyor diye ispanyol paça pantolon+bonus saçlarla önünüzden biri geçse moda mı olacak?Hayır efendim..Moda insanın kendine yakışanı giymesi değil en basit olanı giyinmesidir..

Biterken birşey çalmıyordu...